TÃœRKÇENÄ°N DÃœNYA DÄ°LLERÄ°NE ETKÄ°SÄ° Prof. Dr. Günay KARAAÄžAÇ Öğrenme ve öğretmeler sürecinin bir sonucu olan bu diller arası alışveriÅŸler, o dillerin konuÅŸurlarının türlü düzlemlerdeki karşılıklı iliÅŸkilerinden ortaya çıkar. Dillerin dünya üzerinde kapladığı coÄŸrafya ile bu coÄŸrafyada yaÅŸayanların iliÅŸkiler süreci, yani tarih, bu konunun ana eksenleridir; çünkü her kiÅŸi ya da topluluk, kendisininkinden farklı coÄŸrafyalarda yaÅŸayan ve farklı bilgilendirme yollarından geçmiÅŸ baÅŸka kiÅŸi ya da topluluklardan yeni ÅŸeyler öğrenir ve öğrendiklerinin adını da kendi diline taşır. Bilgilenme, bir toplumun kendi yapıp etmeleri kadar baÅŸka toplumlardan öğrendikleri veya öğrenebildiklerine de baÄŸlıdır. Günümüz insanının bilgilerinin büyük kısmı, içinde yaÅŸadığı toplumdan çok, baÅŸka toplumlara aittir. Çağımız insanının birden fazla yabancı dile gerek duyması da bu yüzdendir. Eski devirlerde göçler, savaÅŸlar, ticaret kervanları ve din yayıcılarıyla taşınabilen bilgiler, bugün, çok kısa bir sürede dünyanın her yerine ulaÅŸabilmektedir. KüreselleÅŸmeyi bu anlamda, tekniÄŸin dünyayı küçültmesi anlamında anlamak gerekmektedir. Eski devirlerde yalnızca yöneticilerini eÄŸiten halklar, tek tanrılı dinlerle birlikte eÄŸitim-öğretim hizmetinin demokratikleÅŸmesiyle, cami avlularındaki medreseler ile kilise avlularındaki manastırların bu demokratikleÅŸmenin baÅŸlangıç noktalarını oluÅŸturmasıyla hız kazanan bilgi birikimi, daha bu çaÄŸlarda ulusal sınırlara sığmaz olmuÅŸtu. Bu bilgi birikiminin ve ulaşılan yeni bilgilerin çok kısa bir sürede dünyayı kuÅŸatabilmesi, küreselleÅŸmenin anlamı olmuÅŸtur. Topluluklar arasındaki tarih ve coÄŸrafya farklılığına doÄŸru orantılı olarak baÄŸlı olan bu almalar, binlerce yıl önce baÅŸladığı kabul edilen, henüz tamamlanmamış ve hiç bir zaman da sona ermeyecek olan bir süreci, “dil ailelerinin oluÅŸma süreciâ€ni temsil ederler. Arka planında, yakın zamana kadar bir hanedanlar tarihi olan dünya tarihinin kavim bölünme ve birleÅŸmelerinin yattığı bu toplumlar arası iliÅŸkiler süreci, yerli yersiz, gönüllü gönülsüz, haklı haksız dil bölünme ve birleÅŸmeleri yaratır; her dil, bir baÅŸka dilden ÅŸu veya bu ölçüde etkilenerek, tarih dediÄŸimiz bu süreç, böylece sürüp gider. Tarihçilerin en güvenilir kaynakları olarak dil verileri, bize, tarihin bir savaÅŸlar tarihinden ibaret olmadığını, savaÅŸların birkaç saatlik, birkaç günlük iÅŸler olduÄŸunu, asıl tarihin, savaÅŸlar da dahil, bir iliÅŸkiler tarihi, bir öğrenmeler ve öğretmeler süreci olduÄŸunu göstermektedir. Türkçe, bugün yaÅŸayan dillerin en yaÅŸlılarından biridir ve bu tarih derinliÄŸi yanında mekanca da geniÅŸ bir coÄŸrafyaya sahiptir. Türkçenin konuÅŸucuları, bu geniÅŸ tarih ve coÄŸrafya diliminde birçok devlet kurmuÅŸlar, komÅŸuluklarında yer alan kavimlerden birçok bilgi öğrenmiÅŸler ve komÅŸularına da birçok bilgi öğretmiÅŸlerdir. Dolayısıyla, Türklerin komÅŸularına öğrettikleri ile komÅŸularından öğrendikleri bilgilerin adları, Türkçe ile ona komÅŸu olarak yaÅŸayan baÅŸka diller arasında, oldukça zengin bir söz alış veriÅŸine yol açmıştır. Öğrenme ve öğretmeler sürecinin bir sonucu olan bu diller arası alışveriÅŸler, Türkçe kadar komÅŸusu ulusların dillerini de ilgilendiren bir konudur. Türkçe ve komÅŸu diller konusunda, bugüne kadar yüzün üzerinde kitap ve on binin üzerinde makalenin yazılması, Türkçenin tarihçe derinliÄŸi ve coÄŸrafyaca geniÅŸliÄŸinin bir sonucudur. Sayıları böylesine kabarık olan bu kitap ve makaleler içinde, türkologlara ait olanlar, pek sınırlı sayıdadır; çünkü dediÄŸimiz gibi, bu konu, türkologlar kadar sinolog, hungarolog, islavist, arabist, vb. araÅŸtırmacıları da ilgilendirmektedir. “İlk çaÄŸlardan beri, gerek Avrupa gerekse Asya’daki tarım kuÅŸağında yaÅŸayan ülkelerin tarih kayıtlarında geçen ve hep kuzeyden geldiÄŸi söylenen kavimler arasında deÄŸiÅŸik adlarla da olsa yer alan Türkler, tarihin bildiÄŸi kadarıyla, sadece bozkır kuÅŸağının tek hakimi olmakla kalmamışlar, aynı zamanda, Çin, Kuzey Hindistan ve OrtadoÄŸu’yu içine alan tarım kuÅŸağını da yurt edinmiÅŸlerdi. Bu sebeple de bugün, nüfus yoÄŸunluÄŸu Türkistan, Hazar çevresi ve Anadolu ekseninde olmak üzere yaklaşık 6-7 milyon kilometrekareyi kaplayan Türk dili, tarih içinde, Sibirya’dan DoÄŸu Avrupa’ya, Orta Asya’dan Orta Akdeniz’e kadar yaklaşık 11 milyon kilometrekarelik bir coÄŸrafyaya yayılmıştır. Bu yazımızda, Türklerin ve dolayısıyla Türkçenin bu geniÅŸ coÄŸrafyasında yaÅŸanmış ve yaÅŸanmakta olan komÅŸuluk iliÅŸkilerine baÄŸlı olarak, Çince, Farsça, Urduca, Arapça, Rusça, Ukranca, Ermenice, Macarca, Fince, Romence, Bulgarca, Sırp-Hırvatça, Çekçe, Ä°talyanca, Arnavutça, Yunanca, Lehçe, Fransızca, Almanca, Ä°ngilizce vs. gibi dillerle Türkçenin iliÅŸkilerinden söz edeceÄŸiz†1 Türkçe ile komÅŸu diller arasındaki alış veriÅŸler, Türkler ile komÅŸu uluslar arasındaki bilgi alışveriÅŸini gösterir. KomÅŸulardan birinin diÄŸerinden öğrendiÄŸi her bilgi, genellikle, komÅŸunun dilindeki adıyla tanındı. Kısacası, Türkçe ile Türkçeye komÅŸu olarak yaÅŸamış ve yaÅŸamakta olan diller arası iliÅŸkilerin tespiti demek, bir ölçüde, Türklerle komÅŸuları arasındaki iliÅŸkilerin tespiti, Türklerin komÅŸularına öğrettikleri ile komÅŸularının Türklere öğrettiklerinin belirlenmesi demektir. Åžimdi Türkçenin komÅŸularıyla iliÅŸkilerini ve bu iliÅŸkiler konusunda yapılan çalışmaları kısaca gözden geçirelim. BilindiÄŸi gibi özel adların her türü, tarih ve coÄŸrafyanın, yani ansiklopedilerin malı olan dil birimleridir ve anlam boÅŸalmasına uÄŸradıkları için dil ve düşünce dünyasının üyeleri olmaktan uzaktırlar. Biz, burada, Türkçenin derin tarih ve geniÅŸ coÄŸrafyasından miras kalan her türlü özel adı bir kıyıya bırakarak, Türkçe ile komÅŸu diller arasında, birinden diÄŸerine bilgi taşımış, gittiÄŸi dilin anlam örgüsünde kendisine yer bulmuÅŸ sözlük birimlerinden söz edeceÄŸiz. ve Türkçenin bu dillerle olan gramer iliÅŸkilerinden, bu konularda yapılmış çalışmalardan söz edeceÄŸiz. 1. Türkçe-Çince Ä°liÅŸkileri Bugünden binlerce yıl öncelere uzanan Türk-Çin iliÅŸkilerinin ilk devirleri tamamen karanlıktır. Çin kaynaklarında “sien-pi, tu-yü hun, hiung-nu, ti, tik, tinglin, t'ie-le†gibi adlarla zikredilen kuzey kavimlerinin Türklüklerini tarihçiler tartışadursunlar, Türkçede, “Türk†adının ilk defa kullanıldığı Kök Türkler devrinden günümüze kadar süren Türk-Çin iliÅŸkilerinin bile hayli derin olduÄŸu bilinmektedir. Ticaretten savaÅŸa, aynı devletin vatandaÅŸlığından dindaÅŸlığa kadar her türlü komÅŸuluk iliÅŸkilerini yaÅŸamış olan bu iki ulus, günümüz dünyasının en eski komÅŸularıdır. ÇaÄŸlar boyu süren bu komÅŸuluk, bu iç içelik, mutlaka, bu ulusların dillerine de yansımıştır. Türkçe ve diÄŸer Altay dilleri ile Çince üzerindeki çalışmalar, bugün için çok yetersizdir. Henüz Altay dillerinin ve Çincenin tarihî sözlükleri hazırlanmamış ve bütün bu dillerdeki kelime kök ve aileleri tespit edilmemiÅŸtir. Dolayısıyla, bugün, ancak Çin kaynaklarında geçen "Çin transkripsiyonlu Türkçe kelimeler"den bahsedebiliyoruz veya Türkçede ailesini yahut Altay dillerindeki paralellerini tespit edemediÄŸimiz herhangi bir kelimeyi Çince (veya Farsça, Tohorca, Sanskritçe, Tibetçe, vs.) kabul etmekten daha ileri bir çalışma yapamıyoruz. Çinliler, ÅŸu anki bilgilerimize göre, Türklerden çok daha önce yazıyı kullanmaÄŸa baÅŸlamışlardır. Onların bilhassa Türkçenin yazıya geçirilmiÅŸ en eski örneklerinin bulunduÄŸu 8. yüzyıldan daha önceki yazılı eserleri, Türkçeye ve diÄŸer Altay dillerine ait deÄŸerli bir malzeme yığınını barındırırlar. Åžimdiye kadar deÄŸerlendirilemeyen bu malzeme, 8. yüzyıl öncesi Türk tarihi ve Türk dili tarihi açısından çok önemlidir; fakat bu malzeme yığınının deÄŸerlendirilmesi güçlüklerle doludur. Bu güçlükler, 1941'de, L. Ligeti'nin “Çin Transkripsiyonlu Barbar Glosarları Meselesi†adlı yazısında ele alınmıştır. 2 Ligeti, bu yazısında, sinologların Altay dillerinin meseleleriyle ilgilenmediklerinden, Altay dillerini 1 Öztekten, Özkan : ‘Türkçenin Dünya Dillerine Etkisine Genel Bir Bakış’, V. Lefke Edebiyat BuluÅŸması-Türkçenin Dinya Dillerine Etkisi, Ankara 2004, 5-20.s. 2 Ligeti, Lajos: A kina⎨-〈t⎨r〈sos barbar ny⎡lvi glosszak k⎡rd⎡se, Nyk. L1/ 1941, 174-297. s. (Ligeti, Lajos: A magyar nyelv török kapcsol〈tai ⎡s ami körülöttük van II, Budapest 1979, 201-234.s). bilenlerin ve bu yolda araÅŸtırma yapanların da Çincenin bilmeceleri karşısında kılavuzsuz çırpındıklarından ÅŸikayet eder. Bunlara ek olarak, Çincenin tarihinde (bilhassa kelime sonu seslerinde) hem ses hem imlâ bakımından büyük deÄŸiÅŸiklikler olduÄŸunu vurgulayıp Türkçe- Çince iliÅŸkisini araÅŸtırmada yardımlarına muhtaç olduÄŸumuz Çin transkripsiyonlu metinlerin çözümü ile uÄŸraÅŸacakların Çin ve Altay dillerinin tarihlerini bilmeleri gerektiÄŸini belirtir. Ligeti, adı geçen yazısında, Türkçedeki Çince veya Çincedeki Türkçe unsurlar yerine, ancak "Çin Transkripsiyonlu Türkçe kelimeler" üzerinde durmuÅŸtur. Bu konuyla Ligeti'den önce birkaç bilgin daha uÄŸraÅŸmış; fakat Altay dillerini de bilen ve bu yolda en çok çalışan o olmuÅŸtur. Tekrar edelim: Bu çalışmalarda söz konusu edilen ÅŸey, bu dillerin birbirlerinden aldıkları unsurlardan çok, Çin yazısıyla yazılmış Türkçe kelime ve metinler olmuÅŸtur. Ne yazık ki bu konuda da fazla bir yol alınmış deÄŸildir. Bu çalışmalar, daha, Çin transkripsiyonlu Türkçe kelimelerin aslî ÅŸekillerinin tespitini saÄŸlayacak seviyeye ulaÅŸmamıştır. Nitekim Çincenin ve Türkçenin tarihî geliÅŸmelerini çok iyi bilen ve Karlgren'in sözlüğünü 3 kullanan bazı türkologlar tarafından bu konuda yapılan yanlışları düzeltmeÄŸe çalışan Ligeti bile Hunların meÅŸhur hükümdarının adını Bagator 4 yerine hep Çin transkripsiyonuna baÄŸlı kalarak Mao-tun ÅŸeklinde kaydetmiÅŸtir. 5 Aslında, Ligeti'den önce baÅŸlayan bu yanlış deÄŸerlendirme, "bagator <Tü. baga 'genç' ∼ MoÄŸ. baga 'küçük, ufak ; az' + Tü. tor 'kale; kale beyi' ∼ MoÄŸ. kur-a 'kale, ÅŸehir'" adı yerine Mao-tun ÅŸeklinde aslî olmayan bir ÅŸahıs adının literatüre girmesine, bizde de Mete gibi bir hayalet sözün doÄŸmasına yol açmıştır. Yapısı son derece açık olan ve tor ∼ çor-a, ∼ or (>Mac. úr “beyâ€) ∼ kurgan gibi dal kökleri bulunan bu kelimeyi G. Clauson'un alıntı kelime olarak deÄŸerlendirmesini ise anlamak mümkün deÄŸildir. 6 1.1. Türkçedeki Çince Unsurlar: Türkçedeki Çince unsurlar üzerinde henüz monografik bir çalışma yapılmamıştır. 7 Bu yolda ÅŸimdiye kadar yapılan tek ÅŸey, Çin yazısıyla yazılı Türkçe kelime ve cümleler, ÅŸahıs ve yer adları, kısacası Çin harfleriyle transkripsiyonlanmış Türkçe ile ilgilenmek olmuÅŸtur. Türkçeye geçmiÅŸ, herhangi bir bölgede, herhangi bir devirde Türkçenin malı olmuÅŸ, Türk düşüncesinin yapı taÅŸlarından biri haline gelmiÅŸ Çince unsurlar, bilimin ölçüleri içinde araÅŸtırılmamıştır. Bu konuda elimizde bulunan, ancak, çeÅŸitli sözlük yazarlarının Türkçedeki varlığını açıklayamadıkları bazı kelimeleri özel bir çaba harcamaksızın Çinceye yakıştırmalarından ibarettir. 8 Meselâ, M. Râ„¢sâ„¢nen, sözlüğünde 147 kelimeyi Çince kaynaklı göstermiÅŸtir; fakat ne bu sözlükte Çince asıllı gösterilen kelimelerin hepsinin Çince oldukları, ne de bu 147 sayısı kesindir. Ahmet CaferoÄŸlu’nun Eski Uygur Sözlüğü’nde ise Çince kaynaklı gösterilen 70 söz vardır 9. Çinlilerin, Türklerin en az iki bin yıllık komÅŸuları olduklarını düşünürsek, bu sayının daha da arttırılma imkanı kendiliÄŸinden doÄŸar. Hatta söz almanın ötesinde, söz dizimi düzleminde gerçekleÅŸmiÅŸ etkileÅŸmelerden bile şüphelenmemiz gerekmektedir. Türkçe ile Farsça, Rusça, Bulgarca ve bütün Balkan dilleri arasındaki iliÅŸkiye benzer veya ondan da güçlü ve köklü bir iliÅŸki gerçekleÅŸmiÅŸ olmalıdır. BilindiÄŸi gibi, Türkçeyi gözardı ederek, bu dillerin ne sözlükleri ne de gramerleri yazılabilir. Çince için de durum pek farklı olmasa gerektir; nitekim Çince, bugün çok heceli dillere oldukça yaklaÅŸmıştır. 10 3 Karlgren, B.: Analytic Dictionary of Chinese and Sino-Japanese, Paris 1923. 4 KafesoÄŸlu, Ä°brahim: Türk Millî Kültürü, Ä°stanbul 1983, 58. s. vd. 5 Ligeti, Lajos: a.g.e. 6Clauson, Sir Gerard: An Etymological Dictionary of Pre-Thirteenth-Century Turkish, Oxford, 1972. 7 Poppe, Nicholas: Introduction to altaic linguistics, Wiesbaden 1965, 165. s. 8 Clauson, Sir Gerard: a.g.e. Räsänen, Martti: Versuch eines Etymologischen Wörterbuchs der Turk-sprachen, Helsinki 1969. 9 CaferoÄŸlu, Ahmet: Eski Uygur Sözlüğü, Ä°stanbul 1968. 10 Ligeti, Lajos: a.g.e. , 232. s. Yeni devirlerin Çincesinden Türkçeye geçmiÅŸ unsurları iÅŸleyen bir çalışma, 1970 yılında, Moskova'da yayımlandı. Tabiî ki diller arasındaki alıntıların tespiti, yazının yaygınlık kazandığı yeni devirler söz konusu olduÄŸunda, eski devirlerle kıyaslanamayacak kadar kolaydır. Nitekim daha ilk çalışma olmasına raÄŸmen, bugünkü Uygur Türklerinin dilinde 1873 Çince kelime ve ÅŸekil tespit edilmiÅŸtir. Bu çalışma, dediÄŸimiz gibi Moskova'da, 1970 yılında Rahimoviç tarafından “ÇaÄŸdaÅŸ Uygur Dilinin Çince Unsurları†adıyla yayımlandı. 11 1.2. Çincedeki Türkçe Unsurlar: ‘Çincedeki Türkçe unsurlar’ sözü bile, zor söylenebilecek bir sözdür. Böyle bir ÅŸeyden söz etmek bile, açıklayamadıkları her sözü Çinceden alınmış bir söz gibi sunmaÄŸa çalışan ve Çince bilmedikleri halde, bu iÅŸten büyük bir zevk alan meslektaÅŸlarımızı çileden çıkaracaktır 12. Bu meslektaÅŸlarımızın Çince kaynaklı ilan ettikleri sözleri, “ÇaÄŸdaÅŸ Çincenin Sözlüğü†13 ile Liu Zhengyan, Gao Mingkai, Mai Yongqian, Shi Youwei gibi Çinli dilciler tarafından hazırlanan ve varyantlarıyla birlikte, çeÅŸitli dillerden Çinceye giren 10,000 kelimelik "Çincedeki Alıntılar Sözlüğü" 14 adlı eserlerin Türkçe kaynaklı göstermeleri, oldukça düşündürücüdür. Bunun, tabii ki bazı sebepleri vardır. Bu sebeplerin en önemlisi, elimizdeki yazılı en eski Türkçe belge ile Çinçenin ilk yazıya geçirildiÄŸi devir arasında bin yıllık bir sürenin bulunuÅŸudur. Bir baÅŸka sebep, yazının dilden daha elle tutulur bir yapı olarak dilin yerini almasıdır. Eski dilleri bugün için ancak yazı ile izleyebiliyor olsak da, etimoloji çalışmaları yapanların elinde, köklerin dal biçimleri, eski bilgi-yeni bilgi iliÅŸkisine dayalı anlam örgüsü, vb. baÅŸka belgeler de vardır 15. Bu belgeler, en az yazılı belgeler kadar güvenilir kaynaklardır. Burada iki konu bilhassa çok önemlidir. Birinci konu, dillerin ses yapıları ve bugünkü türetme mekanizmalarını geliÅŸtirmeden önceki yeni bilgileri adlandırma yoludur. Diller, kendilerini sınıflandırmada bir ölçek olarak kullandığımız bugünkü türetme mekanizmalarını geliÅŸtirmeden önce, yeni bilgileri, deÄŸiÅŸik ses farlılıklarıyla oluÅŸmuÅŸ dal köklerle adlandırmışlardır ve bu kök dallanması, dillerin yazı ile buluÅŸmasından çok önce gerçekleÅŸmiÅŸtir 16. Ä°kinci konu ise, dillerin anlam yapılarıdır. Burada mutlaka önceki ve sonraki bilgi iliÅŸkisi aranmalıdır. Ä°nsan zihninde bir önceki bilgi ile iliÅŸkilendirilmemiÅŸ hiçbir yeni bilgi olamaz; her yeni bilgi, önceki bilgilerimizden birinin komÅŸusudur. Bir dilin belli bir zaman ve mekan diliminde kurulan bu iliÅŸki, bir baÅŸka yer ve zaman diliminde kurulmamış veya unutulmuÅŸ olabileceÄŸi için, tarihi boyunca dillerdeki ses ve anlam deÄŸiÅŸmelerini incelemeyi ana görevi edinmiÅŸ olan dilcilik, eÅŸ zamanlı ve eÅŸ mekanlı çalışmalara gerek duymaktadır. BilindiÄŸi gibi diller biçim ve anlam yapılarından oluÅŸmaktadır ve her iki yapı da deÄŸiÅŸkendir. Bireysel olan ses yapıları, anlam yapılarına göre çok hızlı bir deÄŸiÅŸkenlik içindedir. Gerek dal köklerin yaÅŸama alanı bulabilmeleri, gerek bütün dillerde ortak olan düzensiz ses deÄŸiÅŸtirme yollarıyla ortaya çıkan biçimler ve gerekse türetme mekanizmalarının 11 Tursun Rahimoviç Rahimov: Kitayskie element v sovremennom Uygurskom yazıke, Moskava 1970, 352. s. 12 Tekin, Talat: “Notes on Some Chinese Loanwords in Old Turkicâ€, TDA 7 (1997), s. 165-173; Ölmez, Mehmet: “Eski Türk Yazıtlarında Yabancı Öğeler (1)â€, TDA 5(1995), 227-229; “Eski Türk Yazıtlarında Yabancı Öğeler (2)â€, TDA 7(1995), 175- 186; Sertkaya, Osman F.: 13 Hiandai Hanyu Cidian, Pekin 1986, 1581 s. 14 Hanyu Wailaici Cidian, (A Dictionary of Loan Words and Hybrid Words in Chinese), Shanghai 1984, 422 s. 15 KaraaÄŸaç, Günay: “Dil, Ağız ve Kulak Ä°le Ä°lgili Kelimelerimizâ€, Türk Dili ve Edebiyatı AraÅŸtırmaları Dergisi VII, Ä°zmir, 1993, s. 85-113; “Abı-“ ve Türevlerinin Anlam Ä°liÅŸkisi, 4. Uluslar Arası Türk Dil Kurultayı, 24 Ekim-1 Eylül 2000 ÇeÅŸme. 16 Örnek: Grek. Teos ~ Fars. div “dev, ÅŸeytan†~ Fars. hüda “baÅŸkan; kaptan; tanrı†~ Ä°ng. God “tanrı†~ Ä°ng. father “baba†(Kluge)†veya Etü. kañ: "baba" (>Türkm. kaka: “babaâ€) ~ Etü: kan: “han, hükümdar†(>Fars. han: “hanâ€> Gtü. han: “hanâ€; >Per. Kan “devletâ€, kanalni “hükmetmek, yönetmek, saltanat sürmekâ€) ~ Etü. kagan: “kaÄŸan, han, hükümdar†~ Etü. kam “kam, ÅŸaman†çalıştırılmasıyla, yani düzenli ses deÄŸiÅŸtirme yollarıyla elde edilen yeni biçimler, anlam dallanmalarının bir sonucudur. Bütünüyle sosyal olan dillerin anlam yapıları, yani önceki ve sonraki bilgilerden oluÅŸan anlam örgüleri veya ‘dil içi dünya görüşleri’, etimoloji çalışmalarının en saÄŸlam belgeleridir ve etimoloji çalışmalarının ana amacı da, dillerde ortak olan düzenli ve düzensiz türetmeleri izlemek deÄŸil, dillerdeki eski-yeni bilgi iliÅŸkilerini araÅŸtırmak, bu iliÅŸkilere dayanarak o dilleri konuÅŸanların bilgilenme yollarını birleÅŸtirebilmek, zihin haritasını çizebilmektir. Yukarıda, ses deÄŸiÅŸmelerinin ve ses olaylarının, genellikle, bütün dillerde ortak olduÄŸunu, anlam deÄŸiÅŸmelerinde, birinci-ikinci anlam, yani önceki ve sonraki bilgi iliÅŸkilerinde büyük farklılıkların yaÅŸandığını söylemiÅŸtik. Bu farklılıklara raÄŸmen, çeÅŸitli dillerdeki birinci anlam-ikinci anlam, yani önceki ve sonraki bilgi iliÅŸkisinin zaman zaman çakıştığını hayretle görürüz. Bu durum, dillerin ortaya çıkışları konusunda veya bilhassa onların yazının birleÅŸtirici ve tutucu iÅŸlevinden yararlanamadıkları sözlü devirlerinde olup bitenleri, bu yazı öncesi devir insanlarının dil ve düşünce dünyasını yakalamakta, etimoloji çalışmalarına büyük ip uçları sunar 17. Böyle yapmazsak, dil ile yazının buluÅŸmasının insan dilinin oluÅŸum süreci içinde oldukça yeni bir olay olduÄŸu ve diller yazı ile buluÅŸtuklarında, kök dal biçimlerinin çoktan oluÅŸup komÅŸu bilgileri adlandırmada kullanıldıklarını göremezsek, yubu-n- ∼ çub ∼ çubuk ∼ çim- ∼ çimgen ∼ suvar-, vb. sözlere raÄŸmen ‘su (<sub) sözü Çincedir’ diye veya Türkçe konuÅŸan insanların, yazı yazma bilgisini “yontmak, kazmak, kazımak†bilgisine dayanarak adlandırdıklarını gözardı edersek, yani Türkçe konuÅŸanların eski bilgi-yeni bilgi iliÅŸkisini görmezlikten gelirsek, yaz- ∼ yar- ∼ çız- ∼ kaz- ∼ yır ∼ yır(t)- ∼ yara, vb. iliÅŸkisini ihmal edersek, bıç-/biç- ∼ biti- iliÅŸkisini görmezsek, ‘biti- fiili Çince piet’ten gelir’ diye yüz yıldır süren ve bestesiyle güftesi birbirini tutmayan ÅŸarkıları söyler dururuz. Orkon âbidelerindeki geliÅŸmiÅŸ alfabeye, sistemli ve pek ekonomik imlâya bakarak, Türkçenin çok eski bir yazı geleneÄŸine sahip olduÄŸunu, 8. yüzyıldan en az bin yıl önceden beri yazılmakta olduÄŸunu düşünebilir veya Aurel Stein'in ifadesiyle 'kumlara gömülü ÅŸehirler'de 18 eski Türk kültürünü araÅŸtırmak için bir türlü baÅŸlatılmayan kazılara ümit baÄŸlayabiliriz; fakat eldeki dil malzemesini dikkatlice deÄŸerlendirerek bu yorumların veya yeni yapılacak keÅŸiflerin sonuçlarını beklemeden de bazı hükümlere ulaÅŸabiliriz: Biz, Orkon'da, bir kavim diliyle, yani bir 'kök dil' bir 'kök Türkçe' ile deÄŸil, ÅŸiveler ve akraba diller arası iç alıntılar ile beslenmiÅŸ, az da olsa, yabancı komÅŸularından aldıklarıyla zenginleÅŸmiÅŸ bir imparatorluk diliyle, bir kültür diliyle karşılaşırız. Kök Türk Ä°mparatorluÄŸunun dilinin bir imparatorluk dili olarak Osmanlıcadan veya Ä°ngilizceden farkı, birliÄŸe iÅŸtirak eden kavimlerin, aynı dilin, yani Eski Türkçenin deÄŸiÅŸik ÅŸivelerini konuÅŸanlardan veya bu dilin akrabası olan dilleri konuÅŸanlardan oluÅŸmasıdır. 17 Birçok dilde “olma; bulunma; durma; anlatım†kavramları komÅŸu bilgilerdir: Lat. state/stop: "olma, olma ÅŸartları; bulunma; durma" ~ statement: "ifade, anlatım" // Ar. karar: "olma; durma" ~ ikrar: "sözlü ifade, anlatım"~ takrir: "yazılı ifade, anlatım" // Tü. tokta-: "durmak" ~ toktam: "anlatım, dilekçe". Yine “ön†kavramı, birçok dilde “karşılamak, kabul etmek†veya bunun tersi “karşı koymak, kabul etmemek, engellemek†kavramlarına temel olmuÅŸtur: Mac. el- ~ elö: “ön, karşı†~ ellen: “karşı, zıt; aleyhinde†~ ellenség: “düşmanlık†~ ellenál-: “karşı durmak, karşı çıkmak†// Ar. kubl “ön, önce†~ takbil “öpmek†~ istikbal “karşılamak; gelecek†~ mukabele: “karşı olmak, karşılık vermek; zıtlaÅŸmak; karşılamak†~ tekabül: “karşılık olmak, uygun gelmek†// MoÄŸ. tus: “ön, karşı†~ tuskı: “karşı, zıt†~ tusla-: “karşı olmak†// Tü. ön: “ön†~ önle-: “engel olmakâ€; tü. karşı: “karşı, ön†~ karşılaÅŸ-: “rastlaÅŸmak; karşı karşıya gelmek, yarışmak†(TS). Bazı dillerde yine “örtmek; utanmak†bilgileri, aynı alt bilgi – üst bilgi iliÅŸkisi içindedir: Etü. abı-: “örtmek†~ abın-: “örtünmek†~ abıt-: “örtmekâ€~ *abıt> uvıt: “ar, utanma duygusuâ€> ut (yeri): avret yeri†// Ar. hicab: “perde, örtü; utanma duygusu†~ mahcub: “utanmış, utangaç†. 18 Stein, A.: Homokba temetett városok, Budapest 1903. Kısacası, Çincedeki Türkçe unsurlar sözü, kolayca söylenebilen bir söz deÄŸildir. Yukarıda da söylendiÄŸi gibi Çincede Türkçe unsurların bulunabileceÄŸi bir çok araÅŸtırmacı tarafından düşünülmemiÅŸtir. Bir taraftan da yakın zamana kadar, hem Çinceyi hem Türkçeyi bilen Çince veya Türkçe bilginlerinin yetiÅŸmemiÅŸ olması, bu konudaki araÅŸtırmaların Paul Peliot ve öğrencisi Lajos Ligeti’nin ulaÅŸtıkları noktada kalmasına yol açmıştır. Son yıllarda yayımlanan ÇaÄŸdaÅŸ Çincenin Sözlüğünün ve Çincedeki Yabancı Sözler Sözlüğünün taranması bile, oldukça ilgi çekici sonuçlar doÄŸurmuÅŸtur. Bir Uygur Türkü olan Alimcan Ä°nayet, saÄŸlam bir Çince ve Türkçe bilgisine sahip olmanın verdiÄŸi ehliyetle, bu sözlükleri taradığında ilgi çekici sonuçlara ulaÅŸmış ve Çincede 307 Türkçe söz olduÄŸunu tespit etmiÅŸtir 19. 2. Türkçe-Farsça Ä°liÅŸkileri Asya ve Avrasya'nın bilinen en eski kavimleri olan ve Ä°ranî olup olmadıkları halâ tartışılan Kimmerler (M.Ö. 12.-8. yy.) ve Ä°skitler (M.Ö. 8.-3. yy.) istisna tutulursa, bildiÄŸimiz ilk Türk-Ä°ranî kavim iliÅŸkisi, Hunlar ile Alanlar arasında M.S. 370'lerde olmuÅŸtur. Bu tarihlerde doÄŸu-batı yönündeki bir Hun akını, Orta Asya steplerindeki Ä°ranî kavimlerin hakimiyetine günümüze kadar son verdi. 20 Daha sonra tarih sahnesine çıkan ne PartuÅŸlar, ne SoÄŸdlar, ne de Sâsânîler, Asya steplerinde söz sahibi olabildiler. Çinlilerden sonra en eski komÅŸuluÄŸumuz Ä°ranlılarla olmuÅŸtur. Sâsânîlerden yirminci yüzyılın ikinci çeyreÄŸine kadar Ä°ran'ın dâimâ bir Türk devleti tarafından yönetildiÄŸini ve bugünkü devletin sınırları içinde yaÅŸayan halkın yarıdan çoÄŸunun Türk olduÄŸunu düşünürsek, bu iliÅŸkinin sadece çok uzun deÄŸil, aynı zamanda çok derin bir iliÅŸki olduÄŸunu anlarız. Hele son bin yılda Türklük dünyasının ortasında kalan Ä°ranlılar ile Türkler, bu uzun komÅŸuluk iliÅŸkisi sırasında birbirlerinden pek çok ÅŸey öğrenmiÅŸlerdir. Ankara’da, 1995 yılında yapılan bir yayın, bu ortaklaÅŸalığın bugün bile sürdüğünü göstermektedir. A. Dilberipur’un “Türkçe- Farsça Ortak Kelimeler Sözlüğüâ€, bize, bugünkü Fars ve Türk dilleri sözlüklerinin 7.000 sözünün ortak olduÄŸunu göstermektedir 21 2.1. Türkçedeki Farsça Unsurlar: Sâsânîlerin sonuna kadar sürdüğü kabul edilen Eski ve Orta Farsça ile Sanskritçe, Tohorca, SoÄŸdca gibi diÄŸer Hint-Avrupa dillerinden Türkçeye geçen unsurlar konusu, hemen hemen, Türkçe-Çince iliÅŸkileri kadar zor ve çetin bir konudur. Türkçe ve Altayca çalışmalarının yetersizliÄŸi yüzünden, bugün, bu dillerde ailesi ilk anda göze çarpmayan kelimeleri, bu Hint-Avrupa dillerinden birine mal etmek moda haline gelmiÅŸtir. 22 Bu moda, tabii olarak, zaman zaman tenkitlere uÄŸramaktadır. 23 Hattâ bu modaya çok uyanlardan bile zaman zaman bu tür tenkitler yükselmektedir. 24. 19 Ä°nayet, Alimcan: ’DoÄŸrudan ve Dolaylı Olarak Çinceye Geçen Türkçe Kelimeler Ãœzerineâ€, 4. Uluslararası Türk Dili Kurultayı, ÇeÅŸme 2000. 20 Czeglédy Károly: Nomád Népek Vándorlása, Budapest 1969, 10. s. vd. 21 Dilberipur, A.: Türkçe-Farsça Ortak Kelimeler Sözlüğüâ€, Ankara 1995, 236 s. 22 Bazin, Louis: Structures et Tendances Communes des Langues Turques, PhTF I, 1959; Türkçesi: Gemalmaz, Efrasyap: Türk Dillerinin Müşterek Tarafları ve Temayülleri, Tarihî Türk Åživeleri (Mehmet Akalın), Erzurum 1976, 15.-29. s. Rona-Tas, A.: Tocharische Elemente in der Altaischen Sprachen:Language and History Contributions to Comparative Altaistics (Andras Rona-Tas), Szeged 1986. Aalto, P.:Iranian Contacs of the Turks in Pre-Islamıc Times, Studia Turcica, Budapest 1971, 29.-37.s. Schaeder, H.H.:Ãœber einige mitteliranische und osttürkische Ableitun gen aus altir. kavi. ZDMG 7, 1928, XCV s. 23 Tezcan, Semih: En Eski Türk Dili Ve Yazını: Bilim, Kültür ve Öğretim Dili Olarak Türkçe, Ankara 1978, 271.-323. s. 24 Doerfer, Gerhard: Türkische und Nongolische Elemente im Neupersischen I - IV, Wiesbaden 1963-1975. Bak. III, 411. s. Farsçadan Türkçeye geçmiÅŸ unsurlar konusunda bugüne kadar epeyce çalışma yapılmıştır. Türk ve Fars toplumları arasında sanıldığından daha kuvvetli bir iç içelik, dolayısıyla da bu diller arasında daha geniÅŸ çaplı bir alış-veriÅŸ söz konusu olmalıdır. Bu konuda sözlük yazarlarının çok kısa sürede koydukları teÅŸhisleri, sözlüklerinin madde baÅŸlarında iÅŸaretlemeleri dışında, komÅŸu dillerdeki Türkçe alıntılar üzerine yapılan çalışmalarda, Türkçe aracılığıyla bu dillere geçmiÅŸ Farsça sözler gösterilmiÅŸ, yani Türkçeden alınan bu sözlerin ilk kaynaklarının Farsça olduÄŸu iÅŸaretlenmiÅŸtir. Türkçedeki Farsça unsurları baÅŸlı başına bir konu olarak ele alan incelemeleri ise, geçtiÄŸimiz günlerde kaybettiÄŸimiz türkolog Andreas Tietze baÅŸlatmıştır 25. Bu çalışmada, Farsçadan Türkçeye geçmiÅŸ 136 söz incelenmiÅŸtir. Bu konudaki son çalışmaları Stanislaw Stachowski yapmış, 1972-1979 yıllarında yedi bölüm halinde yayımladığı çalışmalarını, daha sonra kitaba dönüştürmüştür 26. Bu çalışmada Farsçadan Türkçeye geçmiÅŸ 686 söz incelenmiÅŸtir. 2.2. Farsçadaki Türkçe Unsurlar: M. Fuad Köprülü, 1938'deki Åžarkiyatçılar kongresine sunduÄŸu bildiride bu konunun önemini vurgulamış ve 280 sözü liste halinde örnek olarak vermiÅŸtir. 27 Bundan çeyrek yüz yıl sonra da bu konu geniÅŸ ve ayrıntılı bir ÅŸekilde Gerhard Doerfer tarafından incelenmiÅŸ ve "Yeni Farsçada Türkçe ve MoÄŸolca Unsurlar" adıyla yayımlanmıştır. 28 Bu eserde Türkçeden Farsçaya geçtiÄŸi müzakere edilen 2545 Türkçe ve MoÄŸolca söz yer almaktadır. Bu kabarık sayıya bakarak Farsçadaki Türkçe unsurların belirlenmesinin sona erdiÄŸi düşünülmemelidir. Bugün Farsçada kullanılan ve Türkçe oldukları açık olan pek çok söz, bu eserde yer almamaktadır. G. Doerfer'in emek mahsulü bu eseri hakkında iki hususu belirtmek gerekir. Birincisi, araÅŸtırmacının Türkçe oldukları son derece açık olan bazı kelimeleri tereddütle karşılamış olması, hattâ bu kelimeleri baÅŸka dillere ait göstermesidir. Meselâ o, birçok tarih yazarının TürkçeliÄŸini kabul etmedikleri, al ~ yal deÄŸiÅŸmesinin henüz inandırıcı ÅŸekilde açıklanmadığı ve kelimenin bilhassa Ä°ran’la sınırı olan Türk illerinde yaÅŸadığı gibi hafif gerekçelerle Farsçada da kullanılmakta olan alev kelimesinin Türkçe olmadığını ileri sürer. 29 Aslında, Fars. alav <Tü. alev 'alev' kelimesi, sadece Türkçenin bir kelimesi deÄŸil, diÄŸer Altay dillerinde, hattâ Ural dillerinde de ortak olan bir kelime ailesinin üyesidir: Tü. alap 'alev' ∼ alış- 'tutuÅŸmak; alışmak' ∼ yalap 'alev' ∼ yalabı- 'alevlenmek' ∼ yalın 'alev' ∼ yal- 'yalınmak, alevlenmek' ∼ yalaz 'yalaz, alev' ∼ yıldız 'yıldız' ∼ yıldırım 'yıldırım' ∼ yaldrı-/ yaldra- 'ışımak, parlamak' ∼ yaÅŸu- 'ışımak' ∼ ışık 'ışık' ∼ yaÅŸna- 'parlamak, ÅŸimÅŸek çakmak' ∼ yaşın 'ışık, parıltı, yıldırım' (EDPT, VEWT) ∼ çaÅŸ(ı)->çeÅŸ(i)- > çeÅŸmek 'ÅŸimÅŸek' (DS) > çemÅŸek > ÅŸemÅŸek 'ÅŸimÅŸek' (DS) > ÅŸimÅŸek 'ÅŸimÅŸek' 30, vb. ∼ MoÄŸ. ulal- 'kızarmak, kırmızı olmak' 25 Tietze, Andreas: “Persian Loanwords in Anatolian Turkishâ€, Oriens 20 (1967), s. 125-168. 26 Stachowski, Stanislaw: Wörterbuch der neupersischen Lehnwörter im Osmanisch-Türkischen (Osmanlı Türkçesinde Yeni Farsça Alıntılar Sözlüğü), Ä°stanbul 1998, 303 s. 27 Köprülü, Fuad: Yeni Farisîde Türk Unsurları, Türkiyat Mecmuası VII - VIII / 1, Ä°stanbul 1942, 1.-16. s. 28 Doerfer, Gerhard: a.g.e. 29 Doerfer, Gerhard: a.g.e. , III, 358. s. 30 Bizim bu etimolojimiz, Hasan Eren tarafından ağır biçimde eleÅŸtirilmiÅŸti. Hasan Eren ‘şimÅŸek’ sözünü şöyle açıklamıştı: “süğüş-(ek) > süğşek > *şüğşek > *ÅŸiÄŸÅŸek > *ÅŸivÅŸek > ÅŸimÅŸek†ve ilave edilmiÅŸti: “Süğşek ile ÅŸimÅŸek arasındaki köprünün *şüğşek > *ÅŸiÄŸÅŸek > *ÅŸivÅŸek ayaklarına dayandığı açıktırâ€. Bir doçentlik sınavında kendisinin , meslek ahlakıma sığmayan sözlü emirlerini dinlemediÄŸim için bu yazıyı yazan hocamıza gerekli cevabı bize yakışır bir biçimde vermiÅŸtim. Sayın hocamız, geçen aylarda yine genç bir meslektaşımıza saldıran yazısında, -belki söz konusu doçent o günlerde profesör olduÄŸu için-, biz aklına gelivermiÅŸiz ve hocamız, ÅŸu satırları yerli yersiz araya sıkıştırarak rahatlamak istemiÅŸtir: “Bu baÄŸlamda Türkçe ÅŸimÅŸek sözü de üzerinde durulmaya deÄŸer bir örnektir. Benim bildiÄŸime göre, bu sözün kökeni son yıllara deÄŸin meçhul kalmıştı. Düzeltiyorum: Son yıllarda genç bir çalışma arkadaşımız ÅŸimÅŸek sözünün kökeni üzerinde sık sık durdu, bu yolda birtakım savlar ortaya attı (bildirimizin ÅŸimÅŸek biçiminin kökenine iliÅŸkin bölümü Türk Dili’nde 1999/II, 835-843) yayımlanmıştırâ€. Sizi sevdiÄŸim, size özendiÄŸim ve sizi yürekten alkışladığım için, “bir dalgınlık eseridir†diyerek, ses bilgisinden birazcık anlayanların bile yapmayacağı bir yanlışınızı düzeltmeÄŸe kalkışmamıştım. Bu fırsatı verdiÄŸiniz için teÅŸekkürler…ŞimÅŸek sözü hakkında yazdıklarınızı bir daha görelim: “süğüş-(ek) > süğşek > *şüğşek > *ÅŸiÄŸÅŸek > *ÅŸivÅŸek > ÅŸimÅŸekâ€â€¦ Süğşek ile ÅŸimÅŸek arasındaki köprünün *şüğşek > *ÅŸiÄŸÅŸek > *ÅŸivÅŸek ayaklarına dayandığı açıktırâ€. DeÄŸerli locam, ∼ ulabur 'kırmızılık' ∼ ulabtur “kırmızımsı, pembe†∼ ulabalza- 'kızarmak' ∼ ulagan/ulaan 'kırmızı, kızıl' ∼ ulayma 'kızgın, kızıl' ∼ gilay- ‘ışıldamak, parlamak’ ∼ gilab “ışıklı, alevli†∼ gilalza- “ışıldamak†∼ gilbay- ‘ışımak, ışıldamak’ ∼ gilas ‘ışıklı; ışıkla’ ∼ gilaski- ‘ışıldamak†∼ ayungga “şimÅŸek, yıldırım, nayzagay, çakın, çakılgan†vb. (Lessing) ∼ Kor. pul/bul 'ateÅŸ' ∼ pyel 'yıldız' ∼ Jap. foshi/hoshi 'yıldız' // Mac.vil- kökünden: villámlik 'ışıldamak' ∼ villán 'parıltı' ∼ villamós 'elektrikli, tramvay' ∼ villámlás 'yıldırım', villány 'elektrik' ∼ világ 'dünya' ∼ csillág 'yıldız' ∼ Fin. valo 'ışık' ∼ valoisa 'ışıklı, aydın'∼ valoisuus 'aydınlık'∼ valaistus 'parlatma' ∼ valaiseva 'parlatıcı, ışık'. G. Doerfer'in adı geçen eseri hakkında belirtilmesi gereken ikinci husus, bugün Farsçada kullanılan pek çok Türkçe kelimenin eserde yer almamasıdır. Öyle görünüyor ki bu yolda bilhassa konuÅŸma dilini kaynak alarak yapılacak daha ileri çalışmalar, Farsçadaki Türkçe unsurların sayısını daha da arttıracaktır. Meselâ G. Doerfer'in eserinde yer almayan ve Redhouse dışında bütün sözlüklerde Farsça olarak iÅŸaretlenen atiÅŸ 'ateÅŸ' kelimesi Türkçeden alınmıştır: Tü. ot> od 'ateÅŸ' ∼ ota- 'ısınmak, odun yakmak' (EDPT, VEWT) ∼ otaÅŸ/öteÅŸ > ataÅŸ ‘ateÅŸ' (kelime Farsçaya muhtemelen bu ÅŸekliyle geçmiÅŸ ve Farsçada atiÅŸ telâffuzunu alarak daha sonra bu Farsça telâffuzu ile tekrar Türkçeye alınmıştır) ∼ otlan- 'ateÅŸlenmek, öfkelenmek' ∼ otlug 'ateÅŸli, öfkeli', otung 'odun' ∼ oçak ‘ocak’ ∼ otag ‘otağ’ ∼ uçkun ‘kıvılcım†∼ kotar- “piÅŸirmek†(EDPT) ∼ MoÄŸ. odu(n) 'yıldız' ∼ oçı(n) 'kıvılcım' ∼ modun ‘aÄŸaç’ ∼ koço/hoço ‘şehir’ (Lessing). Bu konudaki çalışmalar sürdürülmektedir. Al-Sayyid ‘Addi Shir, “Arap Dillerindeki Farsça Alıntılar Sözlüğü†adlı araÅŸtırmasını 1980 yılında yayımlar 31. Bu sözlüğün üçte birini Türkçe sözler oluÅŸturur. AraÅŸtırmacı, bu sözlerin Türkçe olduklarını belirtmiÅŸ ve bunların Arapçaya Farsça yoluyla geçtiÄŸini ileri sürmüştür. Yine son yıllarda da, A. Ershadi Fard, “Fars Dil ve Edebiyatında Türkçe Alıntılar Sözlüğü†adlı çalışmasını yayımlamıştır 32. 3. Türkçe-Urduca Ä°liÅŸkileri Bir Ural-Altay dili olan Türk dili ile Hint-Avrupa dil ailesinin Hindî dilleri arasındaki iliÅŸkiler çok eski dönemlere kadar uzanır. Hindistan, Türklerin benimsediÄŸi dinlerden biri olarak, budacılığın merkezi olması yanında, çeÅŸitli Türk boylarının da göç yeri olmuÅŸtur. Hint kavimleri, tarihin her döneminde, bir veya birkaç Türk kavmiyle komÅŸuluk yaÅŸamıştır. Son olarak da, islam dindaÅŸlığının Gazneli Mahmud ile komÅŸuluk iliÅŸkisine ve nihayet Kutbettin Aybek’in 1192’de Delhi Sultanlığı’nı kurmasıyla da yöneten-yönetilen iliÅŸkisine dönüşmesi, böyle “ayak†olmaz. Olmadı hocam…Hayal kırıklığına uÄŸratıyorsunuz beni…Sizin bana verdiÄŸiniz ad ile, Türk dilletantı olarak, Türk Dilinin etimolojik sözlüğünü yazmak üzere gönderilmiÅŸ anlı ÅŸanlı profesörümün yanlışından utanıyorum. Bizim Türk Dili Tarihi derslerinde birinci sınıf öğrencilerimize öğrettiÄŸimiz bilgilere göre, bu “ayakâ€, ancak ve ancak şöyle olabilir: *şüğşek > *ÅŸiÄŸÅŸek > *ÅŸingÅŸek/*ÅŸinÅŸek > ÅŸimÅŸek. İç ve son ses durumundaki kapanma seslerinin macerasını okumadınız mı yoksa? Zekanıza ve donanımınıza raÄŸmen, dersinizi niye çalışmadınız hocam? Kısacası, ne Türkçede ne de baÅŸka bir dilde - v/-v- > -m/-m- türü bir deÄŸiÅŸiklikten söz edilebilir. Tersini kanıtlayın, bırakın Türkçeyi, dünyanın herhangi bir dilinden tek bir örnek gösterin, ben dil ile ilgilenmeyi bırakacağım. Buna karşılık sizden küçük bir isteÄŸim var: Sonradan doÄŸanların son konuÅŸucular olacakları için sizden ve bizden daha ÅŸanslı olduklarını unutmadan, ümitvar olunuz ve gençlere saldırmayınız, onlara köstek deÄŸil destek olunuz. Türkçenin etimoloji çalışmalarını anlamı ve anlam alanlarını ihmalden, bütün dillerde ortak olan seslerin deÄŸiÅŸme yollarına dayanarak kurgulamalar yapma alışkanlıklarından uzaklaÅŸtırmak gerekmektedir. Etimoloji çalışmalarının ana hedefi olan anlam örgüsünü, eski-yeni bilgi iliÅŸkilendirmesini, etimoloji çalışmalarının en güvenilir dayanağı saymalıyız. Yoksa, her ses her sesten gelebilir; tabii ki önce telaffuz yeri veya telaffuz tarzından birini ayak olarak kullanmak ÅŸarttır. Bu yüzden, Hasan Eren’in –v-/-v > -m-/-m ayağı, ses biliminin bilmediÄŸi bir “ayakâ€tır. 31 Shir, Al-Sayyid ‘Addi: Mucemu’l-Alfazu’l-Farisiyyetu’l- Muarrebiye (A Dictionary of Persian Loan-Words in the Arabic Laguages), Beyrut 1980, 195 s. 32 A. Ershadi Fard: Farhang-I vajgan-i Turki der-Zeban u Adabiyyat-i Farisi (Turkish Lexicon in Persian Literatureâ€, Erdebil (?), 334 s. 665 yıl süren bir birliktelik yaratmış ve bu iliÅŸkiler, Ä°ngilizlerin 1857’de Hindistan’ı iÅŸgaliyle sona ermiÅŸtir. 3.1. Türkçedeki Urduca Unsurlar Böyle bir çalışmaya rastlayamadık. Türkçede Urduca unsurların bulunabileceÄŸi düşünülmediÄŸi gibi, Türkçeye Hint dillerinden girmiÅŸ her sözü Farsça kaynaklı göstermek gibi bir yanlışlık da sürekli tekrarlanmaktadır. Eski devirler söz konusu olduÄŸunda, Budacılığı benimseyen eski Uygurların dilindeki Sanskritçe sözler üzerinde epeyce durulmuÅŸtur. Eski Uygur metinlerinin her yayınında, hatta ilk Türkçe islami metinlerin ve Kuran çevirilerinin yayınında Sanskritçe sözler gündeme gelmiÅŸtir. Aracı dil sözlükleriyle de olsa, Eski Uygurcadaki Sanskritçe sözler çözülmeÄŸe çalışılmıştır. Bu sözlerin büyük kısmı, Budacılık terimleri oldukları için, Uygurların yeni bir din olarak müslümanlığı benimsemeleriyle canlılıklarını yitirmiÅŸler ve tarihsel sölükteki yerlerini almışlardır. Tabii ki budacılık dininde kalan MoÄŸolların sözlüğünde önemli bir yer iÅŸgal ederler. 3.2. Urducadaki Türkçe Unsurlar Günümüzde Pakistan devletinin resmi dili olan ve Hindistan'ın da resmi dilleri arasında yer alan Urduca, günümüzde baÅŸta Pakistan ve Hindistan olmak üzere dünyanın deÄŸiÅŸik ülkelerinde yüz milyonlarca kiÅŸi tarafından konuÅŸulmaktadır. Urduca ile Türkçenin iliÅŸkisi üzerine bazı çalışmalar vardır 33. Türk dilinin etkilediÄŸi sahalardan Hindistan yarımadasında, Hindî dillerle Türk dili iliÅŸkileri konusundaki ilk çalışma, Otto Spies’in yayımladığı Hindî dillerdeki Türkçe kökenli sözlerle Türkçe üzerinden bu dillere geçen sözlerin yer aldığı 135 sözden oluÅŸan bir listedir. 34 Bu konuda Abidin Ä°til tarafından yayımlanan makalede ise Türkçe-Sanskritçe iliÅŸkileri deÄŸerlendirilerek, Sanskritçeden Türkçeye ve Türkçeden Sanskritçeye geçen birtakım sözlerin üzerinde bu iki dil arasındaki linguistik paralellikler gösterilmiÅŸtir. 35 Türkçe-Sanskritçe iliÅŸkilerinin çok eskilere dayandığını vurgulayan bu yazıda, Türk hanedanların kuzey Hindistan’da kurdukları uzun süreli yönetimlerde resmî dil olarak Farsçayı kullanmalarına raÄŸmen günlük dil olarak Türkçeyi kullandıklarını, bunun sonucu olarak da gerek Farsçaya gerek Hindistan’daki deÄŸiÅŸik lehçelere, hatta modern Sanskritçeye çok sayıda Türkçe kelimenin yerleÅŸtiÄŸi ve Hindûstânî dilinde 80, Bengal dilinde de 40 kadar Türkçe kökenli sözün bulunduÄŸu belirtilmiÅŸtir. 36 Türkçe- Hintçe ve Urduca arasındaki iliÅŸkilerle ilgili olarak, “eski ve büyük sözlükleri taramanın uzun zaman alacağını†söyleyen Erkan Türkmen, baÅŸlıca iki pratik sözlüğü tarayarak hazırladığı 118 kelimelik bir listeyi, iki yazı olarak yayımlar 37. Bu konuda son çalışmayı yapan Münevver Tekcan ise ÅŸunları söylemektedir: “Yukarıdaki araÅŸtırmacılar tarafından daha önce tespit edilen Hindî dillerdeki ve Urducadaki Türkçe sözlere ek olarak 77 söz daha tespit ettik. Daha önce yapılan çalışmalarda taranan eserlerin dışında, Urduca-Urduca 38, Türkçe-Urduca 39 olarak hazırlanmış üç sözlük ile Delhi 33 Msl. Nuriye Bilik, Urduca’ya Türkçe’den Geçmesi Muhtemel Olan Bazı Gramer Kuralları, S.Ãœ., Fen-Ed.Fak., Edebiyat Dergisi, 1998, Sayı: 12.; N. Bilik, Urdu Dili’nin Tarihçesi ve Türklerin Bu Dile Katkıları, Ankara Ãœniversitesi, Dil Dergisi, Haziran 1999, Sayı: 80. 34 Spies, Otto: “Türkisches Sprachgut im Hindûstânî“, Studia Ä°ndologica, Festschrift für Willibald Kirfel, zur Vollendung senies 70. Lebenjahres, Bonn 1955, s. 324-344. 35 Ä°til, Abidin: Türkçe- Sanskrit Arasında Lenguistik Paraleller, DoÄŸu Dilleri I, Ankara 1970, s. 139-150. 36 Ä°til, Abidin: a.g.m. 37 Türkmen, Erkan: “Türkçe Ä°le Urduca Arasındaki Ä°liÅŸkilerâ€, Türk Dili, (Ocak 1985) Ankara 1985, s. 25-37 ve “Urducada Türkçe Kelimelerâ€, Türk Dili, (Mart 1985) Ankara 1985, s. 157-171. 38 Sarhindî,Vâris: Ä°lmî Urdu Lugat, Lahor 1979. Sultanlığı’nın saray hayatını konusunda yazılan Bezm-i Âhir 40 adlı eseri taradık. Bu sözlerin etimolojik ve morfolojik özelliklerini baÅŸka bir çalışmanın konusu olarak bıratık. Elde edilen yeni sözler ile daha önce yayımlanan sözler, yapı özelliklerine göre ve tematik olarak deÄŸerlendirildi. Tespit edilen sözlerin sayısı 227’dir. Sosyal hayatla ilgili 140, yönetimle ilgili 61, beslenme ile ilgili olanlar 17; giyimle ilgili olanlar ise 9’dur 41. 4. Türkçe-Arapça Ä°liÅŸkileri Sâsânîleri aşıp geçerek Kafkaslardan Åžiraz dolaylarına kadar uzanan Avar Hunlarını veya hanedanlarının adıyla 42 Heftalitleri ayrı tutarsak, ilk Türk-Arap iliÅŸkisi, M.S. 630'larda, bugünkü Ä°ran topraklarında baÅŸlamıştır. Bu iliÅŸki, coÄŸrafî sebepler yüzünden, Selçuklular devrine kadar Farslar kanalıyla olmuÅŸtur. Ayrıca Ruslardan satın aldıkları Türk köleler vasıtasıyla Kafkaslar üzerinden gerçekleÅŸmiÅŸ sınırlı bir Türk-Arap iliÅŸkisi de söz konusudur. Arapça, Türkler için sadece bir komÅŸu dili olmaktan daha fazla ÅŸeyler ifade etmiÅŸtir. Bu dil, Türklerin yeni dinlerinin ve Farslardan öğrendikleri Arap edebî geleneÄŸinin taşıyıcısıydı. Dolayısıyla komÅŸuluÄŸun ötesinde, yöneten ve yönetilenin dili iliÅŸkisi, Farsça-Türkçe arasında olduÄŸu kadar Arapça-Türkçe arasında da mevcuttur. Bu yoÄŸun iliÅŸkilere raÄŸmen, gerek Türkçedeki Arapça unsurlar, gerekse Arapçadaki Türkçe unsurlar konularında yapılmış monografik çalışmalar olsa da, bu çalışmalar, her iki konunun da geniÅŸ ve hacimli olmasından ötürü, yapılacak yeni çalışmalarla tamamlanmaya muhtaçtırlar. Türkçeye Farsçadan geçmiÅŸ bir çok söz gibi, Arapçadan geçmiÅŸ sözler de Türk dil ve düşünce dünyasının birer üyesi olmuÅŸlardır. Bu sebeple, yukarıda söylenen ve komÅŸu dillerdeki Türkçe unsurları araÅŸtıran yüzün üzerindeki kitap ve on binlerce makalenin malzemesi arasına, Türkçeden alınmış Türkçe kaynaklı sözler yanında, Türklerden öğrenilmiÅŸ bilgilerin adları oarak Farsça veya Arapça kaynaklı sözler de dahil edilmiÅŸtir. Her ikisi de geniÅŸ coÄŸrafyalara yayılmış bulunan Türkçe ve Arapça iliÅŸkileri, din, sanat, bilim ve kültür, yöneten-yönetilen iliÅŸkisi gibi oldukça etkili temellere dayanmaktadır. Türkçe ile Arapçanın iliÅŸkilerini ele alan monografik bir kitap bulunmamakla birlikte, çeÅŸitli araÅŸtırmacıların bu konuda epeyce makalesi vardır. Bu iki dil arasında söz alışveriÅŸinin ötesinde iÅŸler de olmuÅŸtur. Türkler yeni ulaÅŸtıkları bilgileri Arapça köklerden türettikleri sözlerle karşılarken, Araplar, sokağı, çarşı pazarı, esnaflığı, sosyal ve askeri kurumlarıyla bütün sosyal hayatı Türklere ve Türkçeye bırakmış gibidirler. Bu yüzden, Türkçenin kavram eki ve sıfat eki yanında, meslek eki de Arap konuÅŸma dilinde büyük bir yer tutmuÅŸtur. 4.1. Türkçedeki Arapça Unsurlar: Gerek Türkçedeki Arapça unsurlar, gerekse Arapçadaki Türkçe unsurlar konularında ayrıntılı ve konuyu bütünüyle kucaklayacak bir çalışma bulmak mümkün deÄŸildir. Belki bunun sebebi, her iki konunun da geniÅŸ ve hacimli olmasıdır. Karl H. Menges'in 'Altaycada Eski Mezopotamca Alıntı Kelimeler' 43 ve N. Poppe'nin 'Altay Dilinde Eski Kültür Kelimeleri' 44 adlı yazılarıyla aynı yıllarda temas ettikleri Türkçe ile diÄŸer Altay dillerindeki Arapça unsurlar konusu yanında, Türkçedeki Arapça unsurlar 39 Sabir, Muhammed Sabir: Türkçe- Urduca Lûgat, Karaçi 1968. Zafer Hasan Aybek, Türkçe- Urduca Sözlük, Ä°slamabad 1989. 40 Dillevî, Münşî Feyzûddîn: Bezm-i Âhir, Lahor 1965. 41 Tekcan, Münevver: “Urducadaki Türkçe Sözler ve Bunların Tematik Ä°ncelemesi“, Türkçenin Dünya Dillerine Etkisi- V. Lefke Edebiyat BuluÅŸması-, Ankara 2004, s. 42 Czegledy, Karoly: a.g.e. , 19. s. 43 Menges, K. H.: Zwei alt-mesopotamische Lehnwörter im Altajischen, UAJ 25 (1953), 299.-304. s. 44 Poppe, N.: Ein altes Kulturvort in den altaischen Sprachen, STOF 19:5. (1953), 23-25. s. hakkında ilk ayrıntılı çalışma, A. Tietze tarafından 'Anadolu Türkçesine DoÄŸrudan DoÄŸruya Arapçadan Alınmış Kelimeler' adıyla 1958'de yayımlanmıştır. 45 Bu çalışmada Türkçedeki Arapça unsurlar gibi oldukça hacimli bir konunun yalnızca bir alanı incelenmiÅŸ ve 216 söze yer verilmiÅŸtir. Oysa Arapça köklerden Türkçede türetilmiÅŸ yeni sözlerin veya Türkçede yeni anlamlar kazanmış Arapça sözlerin de var olduÄŸunu düşünürsek, bu sayının eksikliÄŸini, dolayısıyla bu konuda daha çok iÅŸ yapılması gerektiÄŸini ve Türkçe sözlüklerdeki iÅŸaretlemelerin de yeterli olmadığını görürüz. Bu çalışma ise, adından da anlaşılacağı üzere, Türkçedeki Arapça unsurlar gibi oldukça hacimli bir konunun bir dalından ibarettir. 4.2. Arapçadaki Türkçe Unsurlar: Arapçadaki Türkçe unsurlar konusu ise, Türkçedeki Arapça unsurlardan daha fazla iÅŸlenmiÅŸtir. Özellikle Ä°stanbul baÅŸkent yapıldıktan bugüne kadar müslümanlık için bir din Türkçesi yaratamayan veya kilise Ä°slavcası, kilise Ä°spanyolcası, kilise Macarcası, vb. gibi bir cami Türkçesi yaratamayan ve Avrupa’nın 15. yüzyılda bitirdiÄŸi tartışmaları bugün bile sürdüren Türkler, Araplara, askerlik, beslenme ve giyim-kuÅŸam gibi pek çok alt kültür bilgisi öğretmiÅŸler ve dolayısıyla Türkçeden Arapçaya bu alanlarla ilgili pek çok söz alınmıştır. Arapçadaki Türkçe unsurlar konusu, sözlük yazarlarının o kadar yoÄŸun iÅŸin arasında verdikleri kısa iÅŸaretlemeler dışında da birçok kitap ve makalenin konusu olmuÅŸtur. Bu kitap ve makaleler, genellikle, geniÅŸ bir coÄŸrafyaya yayılmış olan Arapçanın her hangi bir bölgesindeki Türkçe unsurları konu edinmektedirler. Ä°slam Ansiklopedisi’ne bu ansiklopedinin kuruluÅŸ amaçlarına uygun yazılarından tanıdığımız din bilgini Muhammad Bin Cheneb, Türkoloji ile ilgili ilk ve tek eserini bu konuda vermiÅŸtir. 1922 yılında Cezayir’de Fransızca olarak basılan M. bin Cheneb’in eseri, 1967 yılında Ahmed AteÅŸ tarafından Türkçeye çevrilerek yayımlanmıştır. 46 Eserde Cezayir Arapçasında yaÅŸayan 634 Türkçe sözü incelemiÅŸtir. Cezayirdeki konuÅŸma dilinde yer alan bu kadar çok Türkçe söze raÄŸmen, bu din bilgininin önsözdeki son deÄŸerlendirme cümlesini sizlerle paylaÅŸmak isterim: “Eksikleri de olan bu 634 kelimelik liste, Türklerin Cezayir konuÅŸma diline bir miktar kelime soktuklarını göstermektedir. Bununla beraber “dona kedi sokmak†ve “bereket versin†deyimleri de bir yana bırakılırsa, Türkler galiba Cezayir konuÅŸma diline hiçbir etki yapmamıştırâ€. Bu iki halkın geçmiÅŸteki birlikteliklerine haksızlık eden bu sözlere, “Günlük konuÅŸma dilinizde 634 Türkçe söz varsa, bir parça Türk gibi yaşıyorsunuz demektir†diyerek, gecikmiÅŸ bir cevap verelim. Bu konudaki çalışmalar, V.A. Gordlevskiy'in 1961'de yayımlanan 'Türk Dilinin Arapça Ãœzerine Tesiri Meselesi Hakkında' 47 adlı çalışmasıyla devam eder. Ahmet AteÅŸ'in konuyla ilgili çalışması ise, kendisinin de ifade ettiÄŸi gibi V. A. Gordlevskiy'in makalesi ile J. B. Belot'un ve H. Wehr'in sözlüklerinden derlenmiÅŸ kelime listeleridir. 48 Diller arasındaki alış veriÅŸlerde, bazen, alıcı dil, aldığı unsur üzerinde öylesine derin ses ve anlam deÄŸiÅŸiklikleri yapar ve aslî ÅŸekil ve anlam ile verildiÄŸi dilde aldığı ÅŸekil ve anlam 45 Tietze, A.: Direkte arabische Entlehnungen im anatolischen Türkisch, Jean Deny ArmaÄŸanı, Ankara 1958, 255-333. s. 46 Muhammad bin Chanab: Cezayir KonuÅŸma Dilinde Muhafaza Edilen Türkçe ve (Türkçe aracılığı ile gelen) Farsça Kelimeler, (Çev. Ahmed AteÅŸ), TDAYB-1966, Ankara 1967, s. 157-213. 47 Gordlevskiy, V.A.: K voprosuo vilianii türetskogo yazıka na arabska. V.A. Gordlvskiy izbraniyye soçineniye. Moskva 1961, II , 138-154. s. 48 AteÅŸ, Ahmet: “Arapça yazı dilinde Türkçe kelimeler üzerine bir deneme I“, ReÅŸit Rahmeti için, Ankara 1966, s. 26-31; “Arapça yazı dilinde Türkçe kelimeler üzerine bir deneme II“, Türk Kültürü AraÅŸtırmaları II, Ankara 1965, 5-25. s. birbirinden o kadar uzaklaşır ki herhangi bir sözlük yazarının o kadar iÅŸin içinde verdiÄŸi kararlara güvenmek, bizi sık sık yanlışlıklara sürükler. Bütün bu çalışmalar, 1984 yılında Åžamil Fahri Yahya tarafından deÄŸerlendirilmiÅŸtir 49. Åžamil Fahri Yahya’nın hazırladığı doktora çalışmasında 1981 Türkçe söz, Arapçanın çeÅŸitli coÄŸrafyalarındaki biçim ve anlamlarıyla verilmektedir. AraÅŸtırmacı, ayrıca, Arapçada sık kullanılan Türkçenin bazı isim yapım eklerini ve bu eklerin geçtiÄŸi sözleri de listelemektedir. 1990 yılında, Mahammad Ahmad Duhman, “Memlükler Devrindeki Tarihsel Sözler Sözlüğü†adlı çalışmasını Åžam’da yayımlar. 50 Bu çalışmada o devrin Arapça metinlerinde geçen 891 söz ve ifade yer almaktadır. Arapçadaki Türkçe unsurlar konusunu en çok çalışan bilgin, Erich Prokosch olmuÅŸtur 51. Prokosch’un Sudan Arapçasındaki Türkçe sözlerle ilgili eseri, Türkçe-Arapça iliÅŸkileri konusunda, alıntıların ses bilgisi konusunda ve Türkçe meslek ekinin Arapçada kullanımıyla ilgili bilgiler verdikten sonra 202 Türkçe sözü inceler. Yakın zamanlarda da Bedrettin Aytaç tarafından “Arap Lehçelerindeki Türkçe Kelimeler†adlı bir eser yayımlanır 52. Türkçe sözlerin Arap Lehçelerindeki biçimlerinin de gösterildiÄŸi bu eserde 941 söz yer almaktadır. 5.Türkçe-Rusça Ä°liÅŸkileri Türklerin Çinliler, Farslar ve Araplardan sonra en eski komÅŸuları önce Ruslar sonra da bütün Slavlardır. M.S. 4. yüzyıllarda Ä°ndo-Germen topluluÄŸundan ayrılan Kuzey ve Güney Slavları, M.S. 6. yüzyıldan itibaren, önce Avarların, sonra da Bulgar Türklerinin ziraatçı tebaları olarak daha doÄŸuya çekilmiÅŸler ve nihayet M.S. 8. yüzyıllarda bugünkü vatanlarına ulaÅŸmışlardır. Bu sebeple gerek Kuzey Slavları, gerekse Güney Slavları, bu bin beÅŸ yüz yıla yakın süre içinde daima bir Türk kavminin komÅŸusu oldular. M.S. 4. yüzyıllarda Ä°ndo-Germen topluluÄŸundan ayrılan Kuzey ve Güney Ä°slavları, M.S. 6. yüzyıldan itibaren, önce Avarların, sonra Bulgar Türklerinin ziraatçı tebaları olarak daha doÄŸuya (belki zorla) çekilmiÅŸler ve nihayet M.S. 8. yüzyıllarda bugünkü vatanlarına ulaÅŸmışlardı. Ruslar ile Türklerin iliÅŸkilerini bir kaç döneme ayırmak mümkündür. En eski zamanlara ait devre, Kiev Rusyası oluÅŸmadan önceki 6.-7. yüzyıllardaki Slovenler ile Avarların iliÅŸkileri ve daha sonra Hazarlar, Volga Bulgarları ve diÄŸer Türk boyları arasındaki iliÅŸkiler. Tarihe baktığımız zaman, Rus ve Türk toplumlarının ticaret, ekonomi ve yerleÅŸim bakımdan birbirleri ile yakın temas içerisinde idiler. Bundan dolayı, bu halkların günlük kullanılan dili öğrenmeleri gerekirdi. Bunun sonucunda birçok Türkçe söz Rusçaya geçmiÅŸtir. Türkçe kelimelerin Rusçaya geçiÅŸleri Kazan, Astrahan ve Kırım Hanlıkları döneminde daha da artmıştır. Daha sonra da Sovyetler BirliÄŸi’nin içerisinde Türk toplulukların olması, Rusça- Türkçe iliÅŸkisinde çok önemli ve etkin bir faktör olmuÅŸtur. AraÅŸtırmalara göre Rus dilinde 49 Åžamil Fahri Yahya: Arapçanın Muhtelif Lehçelerinde Türkçe Unsurlar, Ä°stanbul 1984, 391 s. (Ä°.Ãœ., basılmamış doktora tezi). 50 Mahammad Ahmad Duhman: Mucemu’l-Elfazu’t- Tarihiyye fi-Asri’l-Mamalukiya (Dictionary of Historical Mamluk’s Words and Expressions), Åžam 1990, 160 s. 51 Prokosch, Erich: Osmanisches Wortgut im Sudan-Arabischen, Berlin 1983, 75 s.; : Osmanisches Wortgut im Agyptisch-Arabischen, Berlin 1983; Zum osmanisches Wortgut im arabischen Dialekt von Amman“, Materialia Turcica 15, Bochum 1991, s. 14-23 ve bu yazıyı tamamlamak üzere Jafar Ababneh ile ortak yazı: „Ottoman Loanwords in Jordanian Arabic“, Grazer Linguistische Studien 48, Herbst 1997. 52 Aytaç, Bedrettin: Arap Lehçelerindeki Türkçe Kelimeler, Ä°stanbul 1994, 159 s. Yunanca, Latince, Fin-Ogur, MoÄŸolca, Ä°ran dillerinden sözler yer almaktadır. Bu dillerin arasında Türkçenin ise önemli bir rolü vardır. Türk dillerinden gelmiÅŸ ve günlük konuÅŸmalarda kullanılan sözler dil araÅŸtırmacıları için büyük bir ilgi alanıdır. Yapılacak yeni çalışmalarla Rusçadaki Türkçe sözlerin sayısı artacaktır; çünkü Ruslarla Türklerin son yıllarda iliÅŸkileri eskiye göre daha da hareketlenmiÅŸtir. Yani birlikte yaÅŸamalar artmıştır, dolayısıyla da karşılıklı öğrenmeler çoÄŸalmış olmalıdır. Buna bir örnek vererek sözümüzü tamamlamak istiyoruz. Ä°ncelediÄŸimiz kaynaklardaki Türkçe sözler listesinde tek başına tamam sözü yoktur; ancak bugün Rusçada tamam sözü sıkça kullanılmaktadır. 5.1. Türkçedeki Rusça Unsurlar: Bu konuda ilk çalışma, H.F. Miklosich tarafından 'Türkçedeki Ä°slavca, Macarca ve Romence Unsurlar' adıyla 1889'da yapılmıştır. 53 Bu tarih, Ä°slavcadaki Türkçe unsurların araÅŸtırılmaÄŸa baÅŸlandığı tarihlere rastlamasına raÄŸmen, bu yoldaki çalışmalar o kadar heyecan verici bulunmamış olmalı ki Ä°slavcadaki Türkçe unsurlar konusu etrafında cereyan eden meÅŸhur tartışmaları, bu konu etrafında görmüyoruz. Bunun sebebi, H. F. Miklosich ve Snjezana Valjacic'in de ifade ettikleri gibi Türkçe’deki Ä°slavca unsurların pek az oluÅŸudur. 54 Malzemesi oldukça sınırlı olan bu konu, son olarak 1957'de 'Türk Halk Dilinde Ä°slavca Alıntılar' adıyla Andreas Tietze tarafından incelenmiÅŸtir. 55 Türkçedeki Ä°slavca alıntıların ses bilgisi açısından da deÄŸerlendirildiÄŸi bu çalışmada 233 Ä°slavca söz yer almaktadır. 5.2. Rusçadaki Türkçe Unsurlar: Ä°slav dillerindeki Türkçe unsurlarla ilgili ilk çalışmalar, 1850'lerde baÅŸlamıştır ve günümüzde de sürmektedir. Bu konudaki çalışmalar, burada sayamayacağımız kadar çoktur. 56 Önce Rusların, daha sonra da Güney Ä°slavlarının dilleri üzerinde baÅŸlayan bu çalışmaların meyvelerini derli toplu birer sözlük halinde Elizaveta Nikolaevna Åžipova'nın ve Abdullah Skaljic'in eserlerinde bulabiliriz. 57 E. N. Åžipova'nın “Rus Dilindeki Türkçe Unsurlar Sözlüğü†adını taşıyan eseri, Alma- Ata'da, 1976 yılında yayımlanmıştır. Bu çalışmada, Rusçaya Türkçeden geçtiÄŸi kabul edilen 1507 kelime üzerinde durulmaktadır. Bu sayı, Åžipova'dan önce Rus etimoloji sözlüğünü yazmış olan M. Vasmer'in eserindeki Türkçe unsur sayısından epeyce azdır. 58 N. Poppe Jr.'a göre M. Vasmer'in eserinde Türkçe asıllı olarak belirlenen 1700 kelime yer almaktadır. 59 Vasmer'in eseri diyalekt kelimelerine yer verdiÄŸi iddiasıyla tenkit edilmiÅŸtir. 60 Her halukârda, Rusların bugünkü yeni vatanlarına geldikleri tarihlerden beri süren Türk-Rus iliÅŸkilerine bakarak, yüzün üzerinde makale ve kitabın yayımlandığı bu konuda, daha yeni, daha geniÅŸ ve daha ayrıntılı çalışmalar bekleyebiliriz. Alma-Ata’da 1994 yılında yayımladığı “Rus Edebiyatında Türkizm†61 adlı eserinde, R.T. Mendekinova, Kazakistan’da yaÅŸayan Rus yazar Ä°. P. Åžuhov’un iki romanında 2500’e 53 Miklosich, H.F.: Die Slavischen-magyarischen und rumanischen Elemente im türkischen Sprachschatze, Wien 1889. 54 Miklosich, H.F.: a.g.e. Vejacic, S.: Sırp-Hırvat Diline GirmiÅŸ Olan Türk Maddî Kültür Unsurları, Doktora Tezi, Ä°stanbul 1966 55 Tietze, A.: Slavische Lehnwörter in der türkischen Volkssprache, Oriens X (1957), s. 1-47. 56 Bu çalışmaların bibliyografyası için bkz.: Poppe, N.: Introductian to Altaic Linguistic, Wiesbaden 1965, 165-176.s. Poppe, N.Jr.: Studies of Turkic loan words in Russian, Wiesbaden 1971. 57 Åžipova, E.N.: Slovar Tyurkizmov v Russkom yazıke, Alma-Ata 1976, 444 s. Skaljic, A.: Turcizmi u Srpskohrvatskom-Hrvatskosrpskom jeziku, Sarajevo 1985, 662 s. 58 Vasmer, Max: Russisches etymolgisches Wörterbuch , 3 vols. , Heidelberg 1950-1958. 59 Poppe, N. Jr.: a. g. e. , 44.s. 60 Poppe, N. Jr.: a. g. e. , 44.s. vd. 61 Mendekinova, R. T.: Pereçen Tyurkizmov v yazıke proyzvedeniy Ruskih pisatey- Slovar’ sravoçin respublikanskiy izdatel’skiy kabinet ministerstvo obrazovaniya respubliki Kazahstan, Almatı 1994, 81 s. yakın Türkçe söz bulunduÄŸunu belirtir. Bu eserde, Türk-Rus iliÅŸkileri de deÄŸerlendirilmiÅŸ ve 456 Türkçe söz listelenmiÅŸtir. Moskova’da, A.G. Spirkin, Ä°.A. Akçurin, R.S. Karpinskaya tarafından 1980’de yayımlanan “Yabancı Kelimeler Sözlüğü†62, Türkçe unsurlar bakımından 1955 yılında yapılan ilk baskısından çok farklı hale getirilmiÅŸtir. Sözlüğün bu ikinci baskısında, Rusçadaki Türkçe kelime sayısı gülünç bir rakama düşürülmüştür: 304. Türklüğü ve Türkçeyi, yalnız Türklerin kendileri deÄŸil, galiba komÅŸuları da terkediyor! 6.Türkçe-Ukranca Ä°liÅŸkileri Rus, Sırp-Hırvat, Çek, Slovak ve Leh dilleri gibi, bir Ä°slav dili olarak, Ukrancadaki Türkçe unsurlarla ilgili ilk çalışmalar, 1850'lerde baÅŸlamıştır ve günümüzde de sürmektedir. Bu konudaki çalışmalar, burada sayamayacağımız kadar çoktur 63. 6.1.Türkçedeki Ukranca Unsurlar Türkçedeki Ukranca unsurların monografik bir çalışması yoktur. Türkçedeki Ä°slavca unsurları konu edinen çalışmalarda, zaman zaman sözlerin Ukranca biçilerine de deÄŸinilmiÅŸtir. 6.2.Ukrancadaki Türkçe Unsurlar ÇeÅŸitli Ä°slav dillerindeki Türkçe unsurları konu edinen çalışmalarda, sözlerin Ukranca biçimlerine de temas edilir. Bilhassa Fasmer, sözlerin Rusça biçimlerinden önce Ukrancadaki biçimlerini verir. Ukrancadaki Türkçe unsurları konu edinen son monografik yayın da, bu iki Ä°slav dilindeki Türkçe sözleri, iki ayrı bölüm halinde inceler. Günlük gazete ve dergilerin, okul kitaplarının taranmasıyla oluÅŸturulmuÅŸtur R. R. Devletov tarafından yayımlanan ve günlük dile dayalı bu çalışmanın Ukranca bölümünde 747, Rusça bölümünde 594 Türkçe söz yer almaktadır. 64 7. Türkçe-Ermenice Ä°liÅŸkileri Tarihin bildiÄŸi kadarıyla Türklerin Çinliler, Farslar ve Bizanslılardan sonra en eski komÅŸusu Ermenilerdir. Uzun bir zaman dilimi içinde komÅŸuluk iliÅŸkisi yaÅŸamış olan bu iki halk, birbirinden pek çok ÅŸey öğrenmiÅŸ; öğrenilen bilginin adı olan söz, komÅŸunun dilinde de yaÅŸama alanı bulmuÅŸtur. Kafkasya’nın baÅŸka halklarının yazılı kaynakları, Orta ÇaÄŸ baÅŸları Azerbaycan tarihi ve yazılı dönemden önceki Türk dili tarihi araÅŸtırmalarında, büyük önem taşımaktadır. Bu yazılı kaynaklar, kapsadıkları Türkçe sözlük ve gramerlik unsurlarla, yazılı devir öncesindeki Türkçe’yi kurmakta, Türk dili tarihinin; yine kapsadıkları Türkçe kavim adları, kiÅŸi adları ve yer adlarıyla Türk tarihi çalışmalarının önemli belgeleridir. BilindiÄŸi gibi, Türk tarihi ve dili araÅŸtırmalarında, buna benzer bir rolü, Çin, Fars ve Bizans kaynakları oynamaktadır. 65 Kafkasya’nın baÅŸka halklarının tarih kaynaklarındaki ve dillerindeki Türkçe etkisini, ilk olarak, Mordtmann incelemiÅŸtir. 66 Bu konuda birçok çalışma yapan Mordtmann, bu yazılarından birinde ÅŸunları söylemektedir: “Ermeniler Hint-Avrupa grubuna baÄŸlıdır; ama 62 Spirkin, A.G., Akçurin, Ä°. A., Karpinskaya, Ä°. A.: Slovar’ inostrannıh slov Russkiy Yazık, Moskova 1980, 624 s. 63 Bu çalışmaların bibliyografyası için bkz.: Poppe, N.: Introductian to Altaic Linguistic, Wiesbaden 1965, 165-176.s. Poppe, N.Jr.: Studies of Turkic loan words in Russian, Wiesbaden 1971. 64 Devletov, R. R. : Tyurkizmı v Ukraynskom i Russkom yazıkah, Simferopol 2001, 104 s.). 65 Budagova, Z. Ä°., Gukasyan, V. L. 1979, “Ob Azerbaycansko-Armyanskih yazıkovıh kontaktahâ€, Sovetskaya Tyurkologiya 1979, Bakı, s. 10-21. 66 Mordtmann 1872, “Entzifierung und Erklärung der arm. Kellinschriften von Van und der Umgegendâ€, ZDMG XXII, s. 465-493. dilleri açıkça Turan etkisinin izlerini taşımaktadır. Bu ifade altında, ben, Osmanlılarla yüzyıllar boyu süren iliÅŸkiler sonucu olarak Ermenice’ye giren Türkçe sözleri deÄŸil, Selçuklular, Osmanlılar vb. Türk devletleri doÄŸmadan, M.S. IV., V., VI., VII. yüzyılların yazılı Ermenicesindeki Turan unsurlarını kastediyorum.†67 Mordtmann, burada 23 Türkçe söz sunarak, bu sözlerin yazılı Türkçe’den önceki devirlerde, M.S. IV.-V. yüzyıllarda Ermenice’ye alındığını belirtmektedir. VII. yy.dan baÅŸlayarak Kafkas kaynaklarındaki Türkçe kelimelerin sayısının hızla arttığı görülmektedir.VII.-VIII. yüzyıllar ve daha sonraki Ermeni kaynaklarında, Alp Arslan, Kılıç Arslan, Gazan, AtabeÄŸi, vb. birçok kiÅŸi, ata, oÄŸlan, kızlar, vb. akrabalık, avçı, temirçi, vb. meslek, Hun, Hazar, Türk, Kenger, Akatzir, Barsil, vb. kavim ve yer adı yanında, beslenme ve giyinme gibi temel kültürler veya sosyal yapı ve üst kavramlarla ilgili çok sayıda Türkçe sözle karşılaşırız. Dillerin ses bilgisi ve söz dizimi düzlemlerinin temsil ettiÄŸi kullanım yapılarında, sözlüklerin temsil ettiÄŸi edinim yapılarına oranla, oldukça zengin bir çeÅŸitlilik ve hızlı deÄŸiÅŸiklikler yaÅŸanmaktadır. Sözler, seslere ve cümlelere oranla daha kalıcı yapılardır. Bu yüzden, dil alışveriÅŸleri söz konusu edildiÄŸinde, ilk akla gelen sözlük alıntıları olmaktadır. GeniÅŸ bir coÄŸrafyada, uzun bir süre yaÅŸamış ve yaÅŸamakta olan Türkçe’nin Çince, Farsça, Ermenice, Bulgarca, Arnavutça, Rusça, Macarca ve Romence gibi eski komÅŸularıyla iliÅŸkileri, yalnız sözlükte kalmamış, ses ve söz yapımı ile söz dizimi düzlemlerine de sıçramıştır. Bu yüzden, Türkçenin bu eski komÅŸularıyla iliÅŸkileri söz konusu olduÄŸunda, sözlüklerde görülen söz alışveriÅŸlerinin ötesinde, gramerlik alıntılar da gündeme gelmektedir. Türkçe-Ermenice iliÅŸkileri söz konusu edildiÄŸinde, Türkçenin Ermeniceden epeyce söz aldığını ve bunların 20 kadarının yazı diline de geçtiÄŸini görüyoruz. Türkçenin Ermeniceden herhangi bir gramerlik unsur alması ise söz konusu deÄŸildir. Türkçenin Ermenice üzerine etkisine gelince, bu etkinin Ermenicenin hem sözlük hem de gramer alanlarına yayıldığını görüyoruz. Tarihte olduÄŸu gibi, bugün de, Ermenistan dışında küçük topluluklar halinde yaÅŸayan Ermeniler arasında, bir yazı dilinin birleÅŸtiriciliÄŸine dayanan standart bir dil yoktur. Ermenicenin etimoloji sözlüğünü yazmış olan R. Açaryan, bu konuda, 1926’da Baku’da toplanan I. Türkoloji Kurultayında ÅŸunları söylemektedir: “Küçük Asya’nın Batı bölgelerinde, Kıbrıs’ta, Bulgaristan’da, DoÄŸu Rumeli’de, Romanya’da ve Basa- rabya’da, Ä°ran’nın ve Kafkasya’nın bazı köylerinde, Türkçe’nin Ermenice üzerindeki etkisi o kadar yaygınlaÅŸmıştır ki, Ermeniler kendi ana dillerini bile kaybetmiÅŸlerdir. Bu olay, birkaç yüz yıl önce gerçekleÅŸmiÅŸtir. Polonya Ermenileri, 1530 yılından itibaren Ermeniceyi unutup Tatarcayı kabul etmiÅŸ ve Ermeni alfabesiyle büyük bir Tatar edebiyatı yaratmışlardır. Kilise kitapları bile Tatarcaya (Kıpçakçaya) tercüme edilmiÅŸtir. Ermeniler, Küçük Asya’da olduÄŸu gibi, Ä°stanbul’da da Türkçe yazdıkları zengin edebiyatı, Ermeni yazısıyla daha da ilerletmiÅŸlerdir. Türk alfabeleri hiçbir zaman yeterli olmamış ve halk dilindeki bütün sesleri iÅŸaret etme niteliÄŸi taşımamıştır. Ermeni alfabesi ise, bu olgunluÄŸa sahiptir. Tabiî ki bu sebeple, Ermeni alfabesiyle yazılmış bu edebiyat, Türk-Tatar dilinin tarihini öğrenmek bakımından son derece önemlidir. Türkçe’den alınma sözler, Türkçe’nin fonetik kurallarını kronolojik olarak belirleyebilme imkânını saÄŸlar. Bu konuda, Ermeni yazarlarının eserlerinde yer alan geniÅŸ malzeme kullanılırsa, erken asırlardaki Türk-Tatarların yaÅŸantıları ve tarihi de öğrenilmiÅŸ olur.†68 Bugün Ermeni yazı dilinin komÅŸuluÄŸunda yer alan Azerbaycan Türkçesi, Ermenistan Ermenicesindeki Türkçe sözlerin geçiÅŸ yolu olmuÅŸtur. Bu yüzden, Ermenicedeki Türkçe 67 Budagova, Z. Ä°., Gukasyan, V. L. 1979, s. 11. 68 Açaryan, R. A. 1926, Pervıy vsesoyoznıy tyurkologiçeskiy s’ezd, Baku 1926, s. 152. alıntılar, büyük ölçüde, Eski Anadolu Türkçesi ile Türkiye Türkçesine oranla Eski Anadolu Türkçesine daha yakın olan Azerbaycan Türkçesinin ses özelliklerini taşımaktadırlar. 7.1. Türkçedeki Ermenice Unsurlar: Ermeniceden Türkçeye Geçen Sözler: Bu konu ilk olarak 26 Åžubat-5 Mart 1926 tarihlerinde Baku’da toplanan I. Türkoloji Kurultayında dile getirilmiÅŸtir. Türklüğün alfabe deÄŸiÅŸikliÄŸi temel konusu için toplanan, bu arada Türklük Bilgisinin baÅŸka konularının da görüşülüp tartışıldığı bu kurultaya Ermenicenin Etimolojik Sözlüğünün 69 ve Ermenicedeki Türkçe Unsurlar Sözlüğünün 70 yazarı H. R. Açaryan da katılmış ve bildirisini Türkçe sunmuÅŸtur. Bu kurultaya sunulan bildiriler, yine 1926 yılında Rusça yayımlanmış ve Açaryan’ın söz konusu bildirisi Rusçaya özet halinde çevrilmiÅŸtir. Türk-Ermeni dil iliÅŸkileri konusunda bir fikir verebilecek düzeyde olan Ermeni bilginin bu bildirisinde, Ermeniceden Türkçeye geçmiÅŸ 200 kadar söz açıklanmıştır. Açaryan, Türkçe sunduÄŸu bildirisini şöyle sürdürmektedir: “Türkçe’nin Ermenice üzerindeki etkisi çok büyüktür. Ben, daha 1902’de, bu meseleyi geniÅŸ ve özel bir çalışmada ele almıştım... Bu kelimelerin sayısı 4000’e ulaÅŸmaktadır... Genellikle, bir dilden baÅŸka bir dile isimler, bazen sadece sıfatlar, çok nadir hallerde ise fiiller geçer. Sayı sıfatları, baÄŸlaçlar ve zarflar ise, baÅŸka bir dil tarafından benimsenmezler; fakat Ermenicede bu tür unsurların hepsi aynı ölçüde yaygındır. Birçok vilayette 70, 80 ve 90 rakamları Türkçe adlarıyla kullanılmaktadır. Rodos’ta da 69-99 arasındaki bütün sayı adları Türkçedir... Åžimdi ise, konunun ikinci kısmı olan Ermenice’nin Türk-Tatar dili üzerindeki etkileri kısmına geçiyorum. Kopenhaglı bilginlerden Prof. Olger Peterson ve Viyanalı Kraelitz-Grainfenhorst, Türk-Tatarların bir grup kelimeyi Ermenilerden çok eski çaÄŸlarda aldıkları tahminini yürütürler. Ben, burada bu meseleye deÄŸinmeyeceÄŸim. Sizin dikkatinizi daha eski dönemlere ait çeÅŸitli Türk-Tatar, özellikle Anadolu ağızlarında karşılaşılan dil hadiselerine çekmek istiyorum. Bu kelimelerden bir kısmı edebî dile de geçmiÅŸ; bir kısmı ise, sadece halk dilinde yaÅŸamaktadır. Ermeniceden Türkçeye geçen bu kelimelerin toplam sayısı 200’dür.†71 Son olarak, yakın zamanlarda, bu konuyu Robert Dankoff ele almış, Ermeniceden Türkçeye geçen sözleri bir sözlük halinde yayımlamıştır. Bu yayında 806 söz yer almaktadır. Dankoff’un bu çalışmasında, Açaryan’ın “toplam 200†dediÄŸi bu sayının, hangi amaçla olduÄŸu bilinmez, Ermenicede de yaÅŸamakta olan pek çok Türkçe sözün veya Türkçenin baÅŸta Rumca olmak üzere baÅŸka dillerden aldıklarının Ermenice gösterilerek dört katına çıkarılmış olduÄŸunu görmekteyiz. 72 Dankoff, bu yayınına, Türkçe mi Ermenice mi olduklarının tartışılması gerektiÄŸine inandığı 309 söz daha ekler ve böylece Türkçedeki Ermenice sözlerin sayısı 1115’e yükselir. Bu sayı, Ermenicenin etimoloji sözlüğünü ve R. Dankoff’un da baÅŸlıca kaynağı olan Ermenicedeki Türkçe unsurlar sözlüğünü yazmış bulunan Açaryan’ın verdiÄŸi sayının altı katıdır. Dolayısıyla bu çalışma, bizi, Türkçedeki Ermenice sözler konusunda saÄŸlam bir düşünceye götürmekten uzaktır. Biz tekrar Açaryan’ın çalışmasına dönersek, Türkçedeki Ermenice sözlerin sayısını “toplam 200†olarak kabul edebiliriz. ÇoÄŸu ağızlarda yaÅŸamakta olan bu sözlerden 20 kadarı Türk yazı diline de geçmiÅŸtir. 7.2. Ermenicedeki Türkçe Unsurlar: 7.2.1. Sözlük Alıntıları: BilebildiÄŸimiz kadarıyla, Ermenice, M.S. IV. Yüzyılda, Türkçeden en az 23 söz almış bulunuyordu. XI. asrın sonlarına doÄŸru, Türkçeden Ermeniceye geçen sözlük ve gramerlik alıntıların sayısı önemli derecede artmıştır. Bu devirden sonra 69 Açaryan, R. A., 1900, (Ermenice), Moskova- VagarÅŸapat VagarÅŸapat. 70 Açaryan, R. A., 1902, (Ermenice) Moskova-VagarÅŸapat. 71 Açaryan, R. A., 1926, Pervıy vsesoyoznıy tyurkologiçeskiy s’ezd, Baku 1926, s. 153. 72 Dankoff, Robert, 1995, Armenian loanwords in Turkish, Wiesbaden, 217 s. Türkçe, yalnız Türklerin deÄŸil, aynı zamanda Ermeni yazarları ve aydınlarının da kullandığı yazı dili haline gelmiÅŸtir. Böylece, bu iki dilin iliÅŸkisi, konuÅŸma dilinin dışına taÅŸarak edebî seviyeye geniÅŸlemiÅŸtir. V. L. Gukasyan, Türkçenin etimoloji sözlüklerinden birini de yazmış olan E.V. Sevortyan’ın, bu dönemi anlatırken ÅŸunları yazdığını ifade etmektedir: “Ermeniler, XII. asır MoÄŸol iÅŸgaline kadar Selçuklular ve Türkmenler, daha sonra da Osmanlılar ve ÅŸimdiki Azerbaycan Türklerinin atalarıyla bir arada yaÅŸayarak, onlarla devamlı ve çok yönlü iliÅŸkilerde bulunmuÅŸlardı. Orta ÇaÄŸ Ermeni edebiyatında Güney Türk kökenli kelimelerin bulunma nedenini OÄŸuz kavimleri ve halkıyla olan günlük iliÅŸkilerle açıklayabiliriz. O dönemin birçok Ermeni yazar, yurttaÅŸları Türkler gibi Türkçe konuÅŸabiliyor, bazen iki dilli olabiliyordu.†73 XV.-XX. yüzyıl Ermeni yazılı kaynaklarına dayanarak Ermenicede Türkiye Türkçesi ve Azerbaycan Türkçesine ait kelimelerin her geçen yüzyıl daha da arttığını söyleyebiliriz. Yukarda bahsettiÄŸimiz R. A. Açaryan’ın “Ermenice’deki Türkçe Alıntılar†kitabında 4262 tane Türkçeden alınmış söz yer almaktadır. Muhtemelen II. Dünya Savaşının kargaÅŸası yüzünden on yıl ara ile yayımlanmış iki yazısında, Eugeniusz Sluszkiewicz, Ermeniceye geçmiÅŸ Türkçe sözleri, dilciliÄŸin en dağınık konularından biri olan alıntı sözlerin ses bilgisi açısından deÄŸerlendirmiÅŸ, Ermenicedeki 276 Türkçe sözü kullanarak, Türkçenin seslerinin Ermenicede nasıl temsil edildiklerini göstermeÄŸe çalışmıştır 74. 7.2.2. Deyim Alıntıları: Bu iki dil arasında, söz alıntıları yanında, deyimlik alıntılar da söz konusudur. 1. Türkçeden Ermeniceye DeÄŸiÅŸtirilmeden Alınanlar: Ay balam, ay canım, ay saÄŸ ol>Ay balam, ay canım, ay saÄŸol (ALÅž 1, 316) Aslan balası>Aslan balası (HA 1, 57) Begafil eÅŸge düşdüm, dağıtdım dünya pulu>Begafl eÅŸga düşdım dagıtdum dünya puli (Erm. AÅŸ. 88) Bilene bir, bilmeyene min>Bilana bir, bilmiyana bin (HA. I, 36) Dedi eynindeki olan, paltarı sat ver cahıra>Dedi aynindakı olmiÅŸ, partali sat, ver cahıra (Erm. AÅŸ. 48) Düşmenin gözi kor olsun>DyuÅŸmanı gyozi gyor olsun (ALÅž. I, 354) Keçi can hayında, gessab piy ahtarır>Keçi can harayında, gesab piya man galis (ALÅž. I, 218) Keçen güne gün çatmaz, calasan günü güne>Geçan gyuna-gyun çatmaz, calason gyun gyuna (ALÅž. I, 366) KeÅŸiÅŸ bele iÅŸ>KeÅŸiÅŸ bele iÅŸ (EA. I, 96) Kor üçün hamısı bir, ya burda, ya Bagdat’da>Kor içün hamsi bir, ya burda, ya Bagdat’da (ALÅž. I, 236). Gorun çatlasın der – der can, gorun>Gyorn çatlası derder can, gyorn (HA. I, 46) Pah, namerd köpek oÄŸlu>Pah, namard gyopoÄŸli (ALÅž. 1, 269) Seni doÄŸanın boynu sınsın, bele boynu sınsın, Seyran oÄŸlan>Sani doÄŸanın boyni snsun, bele boyni snsun, Seyran oÄŸlan (ALÅž. I, 308) 73 V. L. Gukasyan 1978, “Znaçeniye Zakavkazskih Ä°stoçnikov v Ä°zuçenii Ä°storii Azerbaydjanskogo Yazıka Dopismennogo Periodaâ€, Sovetskaya Tyurkologiya, Baku, No. 2., s. 19-33. 74 Sluszkiewicz, Eugeniusz: “Remarques sur la langue turque des Arméniens et sur les emprunts turc de l’arménien-Iâ€, RO XIV (1939) ve “Remarques sur la langue turque des Arméniens et sur les emprunts turc de l’arménien-IIâ€, RO XV (1949). Bilene bir, bilmeyene min>bilana bir, bilmiyana bin (HA. I, 36) OlacaÄŸa çare yoh>OlacaÄŸa çara yoh (GA. II., 171) 2. Türkçeden Ermeniceye Çevrilerek veya MelezleÅŸtirilerek Alınanlar: Gel gel demek> Gjal-gjal anel Giç damar> Giž damar Tike tike etmek> Tikä tikä anel Gadasını almak> Gadan arnel Aslan kesilmek>Aslan ktrel Eh, yaradan Allah>Eh, yaradan asdvaç (ALÅž. I, 361) Düz danışanın papağı deÅŸik olar>Drusd hosogi papağı çag gıli (HA. I, 37) Ä°t hürer, kervan keçer>Åžunı ghaça, karvanı gkoça (PP. I, 185) Harada aÅŸ, orada baÅŸ>BordeÄŸ aÅŸ, endeÄŸ baÅŸ (PP. I, 36) Ahır atadan, babadan bele bilmiÅŸik>Ahr atadan, babadan esbes eng imaçel (HA. I, 98) Oho, baÅŸ üste, canım çıhsın>Oho, baÅŸ yusda, cans dursga (ALÅž. I, 325). Saggız kimi yapışır>Sahgzi besa gıpçım (ALÅž. I, 321) Maral kimi gözeldir>Marali bes gyozale (ALÅž. I, 314) Gülüm, gülüm, gül çiçek>Gyulım, gyulım, gyul çiçag (GA. II, 211) Ay arvad, ne karvan keçmeli kecedir>Ay gnig, inç karvan gdrelu giÅŸere (HT. I, 495) Bir atım barıt kimi ÅŸeydir>Mi atum baruti bes bana (PP. I, 79) Bir neçe tazı-tula meni gerek gorhutsun?>Mi kani tazi tula inc batke nahaç nen? (GA. II, 1939) Deyirmanı sınıb çah-çah olub>CaÄŸaçi godraç çahçahen darel (PP. I, 70) Ne var, haneharabın arvadı?>Do inca hani harabi gnig? (PP. I, 68) Bu deyim alışveriÅŸleri yanında geri dönen alıntı deyimler de vardır; yani Türkçe>Ermenice>Türkçe ÅŸeklinde geri dönen alıntı deyimler: Kordu, ÅŸildi, gebulumdur> Kores, ÅŸiles, gebules (Ä°H. II, 316) Her ÅŸey yavaÅŸ yavaÅŸ> Her ÅŸey gamas gamas (MP. I, 21) Ä°ravan aşından da oldug, Giravan daşından da (Ä°H. II, 322) 75 7.2.3. Gramerlik Alıntılar: En azından 1600 yıl süren, Ermenicenin tarihteki ve bugünkü çeÅŸitli Türk ÅŸiveleriyle iliÅŸkileri sonucu, Yeni Ermenicede bazı yapı deÄŸiÅŸiklileri de olmuÅŸtur. Ermeni edebi dilinin kurucusu Hacatur Abovyan ile ünlü Ermeni dilcileri M. H. AbeÄŸyan ve R. Açaryan, yaptıkları çalışmalar sonunda, bu 1600 yıl süresince Ermenicede görülen büyük deÄŸiÅŸiklikleri ortaya koymuÅŸlardır. H. Abovyan, M. H. AbeÄŸyan ve R. Açaryan, deÄŸiÅŸik tarihlerde, benzer ifadelerle ÅŸunları yazmışlardır: “Azerbaycan ve Türkiye Türkçelerinin etkisi sonucunda Ermeni dilinin söz dizimi epeyce deÄŸiÅŸerek, Hint-Avrupa dillerinin söz diziminden uzaklaÅŸmış, Ermenice, eklemeli bir dil haline gelmiÅŸtir.†76 Buna karşılık, ÅŸimdiye kadar yapılan çalışmalarda, Türkçede Ermeniceden alınmış herhangi bir gramerlik unsura rastlanmamıştır. 7.2.3.1. Ses Bilgisi Düzleminde: BilindiÄŸi gibi, baÅŸka bir dilden yapılan alıntılar iki dillilik çizgisine yaklaÅŸacak kadar çoksa, alındıkları dilin ses, ÅŸekil ve söz dizimi yapısını 75 M. Ä°. Memmedov: “Azerbaycan ve Ermeni Dillerinde Ortaglı Frazeoloji birleÅŸmelerâ€, Elmi Eserler-Dil ve Edebiyyat Seriyası 6(1979), s. 50-54 76 Gukasyan. V. L.: “Azerbaycan Dilinin TeÅŸekkül Tarihine Dair Geydler†Azerbaycan Filologiyası Meseleleri, Baku 1983, s. 35-62. zorlayarak, orada kendilerine hayat alanı bulabilmektedirler: “EÄŸer baÅŸka dilden söz alan halk etkilendiÄŸi dille az veya çok derecede tanışıyorsa, yada alıntı sözler yeteri kadar çoksa, bu durumda, ses yapısı olarak etkilenen dile uymayan yabancı sesler, geçtikleri dilin ses yapısını bozsalar bile genelde korunur.†77 Türkçe alıntı sözler, bazı ünlü ve ünsüzleri de Ermeniceye taşımıştır. Bu konuda, e, ö, ü ünlüleri ile eski Ermenicede bulunup da orta Ermenicede yer almayan b, d, g kapanma ünsüzlerinin yeni Ermenicede tekrar ortaya çıkışı, Türkçenin ve bilhassa da söz başındaki kapanma seslerinin yumuÅŸak varyantlarını tercih eden Azerbaycan Türkçesinin, yeni Ermenicenin ses yapısına etkisi olarak deÄŸerlendirilmektedir. 78 7.2.3.2. Åžekil Bilgisi Düzleminde: Türk ÅŸivelerinin, özellikle de Azerbaycan Türkçesinin Ermenicede yapım ekleri vasıtasıyla yeni kelime oluÅŸturulmasına da etkisi olmuÅŸtur. Türkçeden Ermeniceye geçen –lık/-lik/-luk/-lük kavram eki, -lı/-li/-lu/-lü sıfat eki, -çı/-çi/-çu/- çü meslek ve –nçı/-nçi>-mži sıra sayı eki gibi yapım ekleri ve mış/-miÅ¡ fiil çekim eki, Ermenicenin kendi ekleri kadar iÅŸlektirler. 79 Yeni kelime yapan bu ekler, giderek ana dildeki kelimelere de eklenerek girdikleri dile uyum saÄŸlarlar. Türkçeden Ermeniceye geçmiÅŸ ekli ve eksiz bazı söz çiftleri, Ermenilerin dil ve düşünce dünyasında oluÅŸturdukları kategorilerle, Ermenicenin morfolojik yapısında parçalanmaya yol açmışlardır: av: “av†// avçi: “avcı†ayna: "ayna, ÅŸiÅŸe" // aynaçi: “aynacı, camcı†balta: “balta // baltaçi: "baltacı" bitikçi: "yazar" bostan: "bostan" // bostançi: “bostancı†çöp: “çöp, ot†// çöpçi: "otaçı, ot ile saÄŸaltanâ€" el: "halk, ülke" // elçi: “elçi, sefir†ez-: "ez-" // ezilmiÅŸ: “ezilmiş†yapunçi: "kepenek" ayrı: "ayrı" // ayrılmış: “ayrılmış†azar: "hastalık" // azarli: “hasta†// azarlamiÅŸ: “hastalanmış†tamga: “damga†// tamgaci: "damgacı" toz: "toz" // tozlug: “tozlu yer†meku: “bir†// mekumçi: “birinci†yerku: “iki†// yerkumçi: “ikinci†tasu: “üç†// tasumçi: “üçüncü†7.2.3.3. Söz Dizimi Düzleminde: M. H. AbeÄŸyan, daha bu yüzyılın baÅŸlarında bu konuya dikkat çekmiÅŸtir. O, “Yeni Ermenice’nin Sentaksı (Ermenice), Erivan 1912†adlı monografisinde, “Türk ÅŸivelerinin (Azerbaycan Türkçesi ve Türkiye Türkçesi) etkisi yüzünden, yeni Ermenicenin (AÅŸharabar) söz dizimi, eski Ermeniceden (Grabar) keskin farklılıklarla ayrılmaktadır†diye yazmaktadır. M. H. Abegyan'ın bu fikri, R. A. Açaryan'ın "Ermeni Dilinin Tarihi (Ermenice), II. cilt, Erivan 1951, s. 287-291†adlı eserinde kesinlik kazanmıştır. R. A. Açaryan, Ermenicenin söz dizimini genetik olarak baÄŸlı bulunduÄŸu Hint-Avrupa dillerinin söz dizimi ile karşılaÅŸtırırken ÅŸunları tespit etmiÅŸtir: 80 77 Bloomfield, L. 1968, Language, s. 490. 78 Sluszkiewicz, E. 1939-1940, “Remarques sur la langue turque des Arméniens et sur les emprunts turs de l’arménienâ€, I- II, RO XIV (1939), s. 136-153 ve III , RO XV (1940), s. 268-320. Gukasyan, V. L. 1978, s. 19-20. 79 Gukasyan, V. L. 1978, s. 32. 80 Budagova, Z. Ä°., Gukasyan, V. L. 1979, s. 20. 1. Eski Ermenicede yüklem cümlenin başında (özneden önce) gelirdi. Yeni Ermenicede ise, bunun tam tersi olarak cümle unsurlarının sırası aynen Türk ÅŸivelerinde olduÄŸu gibidir: tesi zthrÄunn or jerger i vraj carin “gördüm kuÅŸu öten aÄŸaçta" > cari vra jergoy thrÄuny tesa “aÄŸaçta öten kuÅŸu gördüm". zinÄ araric vasn ordvoj imoj "ne etmek kendi oÄŸlum için" > tyis hamar inÄ anem "kendi oÄŸluma (ben) ne yapayım?". 2. Eski Ermenicede asıl unsur, yardımcı unsurun önüne geçer, yeni Ermenicede ise, bunun tam tersi yapılır: ztunn Petrosi "ev Petro'nun" > Petrosi tuny "Petro'nun evi". 3. Eski Ermenicede diÄŸer Hint-Avrupa dillerinde olduÄŸu gibi zamir isimden sonra, yeni Ermenicede ise, isimden önce gelir: ajr ajs "adam bu" > ajs (es) mardy "bu adam"; tun im "ev benim" > im tuny “benim evimâ€; hor imun "babam benim" > im hory "benim babam" vb. 4. Eski Ermenicede sayılardan sonra gelen isimler çokluk, yeni Ermenicede ise, teklik halinde kullanılır: hing tner "beÅŸ evler" > hing tun "beÅŸ ev." 5. Eski Ermenicede zarflar isimden önce, yeni Ermenicede ise, isimden sonra gelir: araÄi hor imaj “önünde babamın benim†> im hor araÄ "benim babamın önünde"). Ä°ki dil arasındaki bu sözlük ve gramer alıntıları dışında, Türkiye ve Azerbaycan’daki bazı yer adlarının Ermenice olduÄŸunu biliyoruz. DiÄŸer taraftan, baÅŸta kiÅŸi ve yer adları olmak üzere, Ermenicede pek çok Türkçe unsurun da özel ad olarak kullanıldığını görmekteyiz. 8. Türkçe - Macarca Ä°liÅŸkileri M.S. 463'lerde Karadeniz kıyılarına inen Ogur kavimlerinden biri olan ve Bizans kaynaklarında yanlışlıkla 'Türk' olarak adlandırılan Macarların dili ile Türk dilinin iliÅŸkilerinin baÅŸlangıcı, Türk-Macar iliÅŸkileri gibi tarihin derinliklerinde kaybolmaktadır. Bu devirden, yani M.S. 5. yüzyıldan önceki Türkçe-Macarca iliÅŸkisi üzerinde konuÅŸmak, bugün için hemen hemen imkânsızdır. Bu konuda söylenebilecek ÅŸeyler ÅŸimdilik sayılıdır: Birkaç zarfın yıpranarak ön ek halini almış ÅŸekilleri dışında Macarca, Türkçe gibi sondan eklemeli bir dildir. DiÄŸer taraftan, vokal ve konsonant sisteminde, Türkçe’deki kadar kuvvetli olmasa bile hakim bir benzeÅŸmenin bulunduÄŸu bir dildir. Bugün Macarcanın, hattâ diÄŸer Ural dillerinin sözlüklerinde, kelime kök ve aileleri tesbite çalışılırken, Türkçeden ve diÄŸer Altay dillerinden örnekler verilmekte, sık sık, "Türkçedeki ve diÄŸer Altay dillerindeki paralelleriyle daha ileri bir incelemeyi gerektirmektedir." gibi ifadeler kullanılmaktadır. Bu ifadelerdeki bilgiyi iki ÅŸekilde yorumlamak mümkündür: 1. Bugün baÅŸlıca; Fince, Macarca, Samoyedce, Ostyakça, Çeremisçe, Votyokça, Vogulca ve Lapça’nın temsil ettikleri Ural dilleri ile Türkçe, MoÄŸolca, Mançurca, Tunguzca, Korece ve Japoncanın temsil ettikleri Altay dilleri aynı kökten çıkmışlardır, bu diller eski bir geçmiÅŸte aynı ve tek bir dil imiÅŸler veya; 2. Sözü edilen bütün bu dilleri konuÅŸan halklar, yani Ural ve Altay halkları, çok eski zamanlarda, çok uzun devirler boyunca yan yana veya birlikte yaÅŸamışlar ve dolayısıyla dilleri birbirinin dillerine benzeÅŸmiÅŸtir. Bu husus ise, konumuzun sınırları dışındadır. 8.1. Türkçedeki Macarca Unsurlar: Tarihte birçok Türk kavmini içinde eriterek Türklükten can ve kan alan Macarlık ve Türkçe’den pek çok kelime alan Macarca, Türklere birÅŸey vermekte oldukça cimri davranmış gibidirler. Galibâ, Macarlardan öğrendiklerimiz, Mac. varos "ÅŸehir">Tü. varoÅŸ "ÅŸehirlerin sur dışı mahallesi", Mac. katona "asker">Tü. katana/kadana "asker atı; iri bir at cinsi", Mac. kapocs "kopça, çengel">Tü. kopça "kopça", Mac. szoba "oda">Tü. soba "soba", Mac. soronpo "ÅŸarampol">Tü. ÅŸarampol "ÅŸarampol" kelimelerinin anlamıyla sınırlı kalmıştır. 8.2. Macarcadaki Türkçe Unsurlar: Karanlık devirlerden sonraki Türkçe-Macarca iliÅŸkilerini iki döneme ayırıyoruz: 8.2.1. Yurt TutuÅŸ Öncesi ve Arpad Devrinde Macarcaya Giren Türkçe Unsurlar: Yurt tutuÅŸ öncesinin kelimeleri, ilk Batı Türkçesi veya Bulgar / ÇuvaÅŸ tipli Türk dilleri kaynaklıdır. Arpad devri kelimeleri ise Kıpçak / Kuman dilinden alınmadır. Yani Macarca’ya 5-15. yüzyıllar arasında giren Türkçe kelimelerin 5-9. yüzyıllar arasında girenlerinin daha çok ÇuvaÅŸ tipli Türk ÅŸivelerinden, daha sonrakilerin ise, Kıpçak ÅŸivesinden alınmış olduklarını kabul ediyoruz. ÇuvaÅŸ tipli ÅŸiveler, bilindiÄŸi gibi, Orkon âbidelerinde karşılaÅŸtığımız ilk yazılı Türkçenin yanında, ondan epeyce farklılaÅŸmış bir ÅŸive olup, tarihte Bulgar ve Hazar Türkçesinin, bugünse Çuvaşça’nın temsil ettikleri kabul edilen Batı Huncasını veya Ä°lk Batı Türkçesini ifade etmektedir. 81 Macarcadaki Türkçe unsurlar konusunda, son bir buçuk yüz yıl içinde pek çok kitap ve binlerce makale yazılmıştır. Bu makalelerin çoÄŸu kelime biyografileridir. Macarlar kendi dillerinin etimoloji çalışmalarını yaparken, tabii olarak dillerindeki Ä°slav, Türk, Lâtin ve baÅŸka dillerden alınmış kelimeleri de incelemiÅŸler, bunlar üzerinde bir buçuk yüz yılı aÅŸkın bir süre tartışmışlardır. Bu çalışmaların sonuçları, ilk defa Gombez Zoltan tarafından 1908 yılında, önce Macarca 'Yurt TutuÅŸ Öncesinde Türkçe Alıntı Kelimelerimiz' adıyla, sonra da 1912'de Almanca olarak 'Macarca’daki Bulgar Türkçesinden Alıntılar' adıyla yayımlanmıştır. 82 G. Zoltan'ın bu eserinde Macarcaya Türkçeden geçmiÅŸ 413 kelime müzakere edilmektedir. 1967- 1976 yılları arasında yayımlanan Macarcanın etimoloji sözlüğünde deÄŸiÅŸik devirlerde Macarcaya girmiÅŸ 1500 civarında kelime bulunmaktadır. 83 Bütün bu müzakerelerden sonra, hem Türk-Macar hem de Türkçe- Macarca iliÅŸkilerini iÅŸleyen hacimli bir çalışma, 'Yurt TutuÅŸ Öncesinde ve Arpad Devrinde Macarca-Türkçe Ä°liÅŸkileri' adıyla Lajos Ligeti tarafından 1986'da yayımlandı. 84 Bu eserde, bir yandan Karadeniz'in kuzeyindeki ve oradan Orta Avrupa'ya ve Balkanlara sarkmış Türk kavimleri ile bu kavimlerin Macarlarla iliÅŸkileri üzerinde durulmuÅŸ, bir yandan da en eski zamanlardan 15. yüzyıla kadar Macarca’ya geçen 485 kelime uzun uzun müzakere edilmiÅŸtir. Macar-Türk iliÅŸkilerinin eskiliÄŸi ve canlılığı dolayısıyla, Macarca üzerindeki Türkçe tesiri o kadar kuvvetlidir ki bugün Macarlar'ın yaÅŸattıkları bizim unuttuÄŸumuz Türkçe kelimelerden bile söz açmak mümkündür: Tü. arbagçı / arvışçı 'büyücü, büyücü hekim; doktor' Mac. orvos 'doktor'; Tü. bilig 'iz, iÅŸaret, bilgi' Mac. belyeg 'pul'; Tü. bor 'ÅŸarap' Mac. bor 'ÅŸarap'; Tü. bögüçi 'büyücü, ÅŸaman rahip' Mac. bölcs 'irfan', bölcsész 'bilgin, filozof'; Tü. yaruk, çuv. surda 'ışık, mum' Mac. gyertya 'mum'; Tü. çıgıt / çıkıt 'peynir' Mac. sajt 'peynir'; Tü. eke 'pulluk' Mac. eke 'pulluk'; Tü. ışkı / yışkı / yışak 'iki dilli bıçak, rende' kelimesinin muhtemel bir ÇuvaÅŸ tipli biçimi: yılıg / yılag, Mac. gyalu 'rende'; Tü. yagak / yangak 'ceviz' Mac. dio 'ceviz'; Tü. kabırçak / kaburçuk 'sandık, tabut' Mac. koporso 'tabut'; Tü. yıd yıs 'koku' Mac. szész 'alkol'; Tü. torak 'kaynatılmış ekÅŸi süt, lor' Mac. turo 'lor'; Tü. yumur 'mide' Mac. gyomor 'mide'. Macarca-Türkçe iliÅŸkilerinin derinliÄŸini gösteren bir baÅŸka husus da birçok Türkçe fiilin Macarcaya geçmesi yanında, Türkçeden alınan bu kelimelerin Macarların 81 Arat, ReÅŸit Rahmeti: Türk Åživelerinin Tasnifi, Türkiyat Mecmuası X, Ä°stanbul 1953, 59-139.s. Yine bu makalede zikredilen: Baskakov, N.A: K voprosu o klassiifakatsii türkskih yazıkov, Ä°zvest. Akad. Nauk SSSR, o td. Literaturı i yazıka, 1952, XI, 121-134.s. 82 Gombocz, Zoltan: Honfoglalaselötti Török jövevenyszavaink, MNyTK 7, Budapest 1908, 108.s. Gombocz, Zoltan: Die Bulgarisch-Türkischen Lehnwörter in der Ungarischen Sprache, MSFOu XXX, Helsingfors 1912. 83 A Magyar-nyelv történeti-etimogai szotara I-IV, Budapest 1984, 2. baskı. 84 Ligeti, Lajos: A Magyar nyelv Török klapcsolatai a honfoglalas elött és az Arpad-korban, Budapest 1986, 602 s. dil ve düşünce dünyasında yeni yeni anlamlar kazanmaları, hattâ birleÅŸik kelimeler oluÅŸturmalarıdır. Macarcadaki Türkçe fiiller, isimler gibi tek tek veya bütün halinde defalarca kaleme alınmışlardır. Son olarak Pallo Margit'in bu konudaki çalışması, 'Eski Türkçe Kaynaklı Fiillerimiz' adıyla 1982'de yayımlandı. 85 Bu eserde, Türkçe kaynaklı 101 fiil vardır. Sayıları yüzü aÅŸan Macarcadaki Türkçe fiillere bir kaç örnek verelim: Tü. boÅŸan- 'boÅŸanmak, kurtulmak' > Mac. bocsan- 'kurtulmak, affedilmek'; Tü. boÅŸut- / boÅŸat- 'kurtarmak, salmak'> Mac. bocsat- 'kurtarmak, günahlarını affetmek'; Tü. çevir- 'çevirmek' > Mac. csavar- 'çevirmek'; Tü. çök- 'çökmek, azalmak'> Mac. csökken- 'azalmak, aÅŸağı inmek'; Tü. yarat- 'yaratmak'> Mac. gyart- 'yaratmak, imal etmek'; Tü. yaz- , Çuv. sir- 'yazmak'> Mac. ir- 'yazmak'; Tü. yun- 'yunmak, yıkanmak'> Mac. gyon- 'günahlardan arınmak'. DediÄŸimiz gibi Macarcada Türkçe kelimelerle yapılmış birleÅŸik kelimeler de vardır. Bir kaç örnek verelim: Tü. tegre 'çevre'> Mac. tér 'meydan, alan'; Tü. kip 'kalıp' > Mac. kép 'resim', bu iki kelimenin birleÅŸmesiyle: térkép 'harita'; Tü. seki 'kanepe, divan'> Mac. szék 'sandalye'; Tü. kar 'kol', bu iki kelimenin birleÅŸmesiyle: karszék 'koltuk'. 8.2.2. Osmanlılar Döneminde Macarcaya Giren Türkçe Unsurlar: Osmanlılar döneminde Macarca’ya giren Türkçe kelimeler hakkında da pek çok biyografi yazılmıştır. Bu dönemin kelimeleri ve haklarında yazılan biyografi ve münakaÅŸaların sonuçları, Zsuzsa Kakuk tarafından, önce, 1973'te '16-17. Yüz- yıllarda Osmanlı Dil Tarihine Dair AraÅŸtırmalar: Macar Dilinde Osmanlıca Unsurlar' adıyla yayımlanmıştır. 86 Z. Kakuk'un Fransızca olarak yayımlanan bu 660 sayfalık geniÅŸ eserinde, Macarcaya Osmanlı döneminde girmiÅŸ 1312 kelime yanında 402 ÅŸahıs adı ve 224 yer adı bulunmaktadır. Macarcaya Osmanlı döneminde girmiÅŸ kelimelerle daha önceki devirde girmiÅŸ kelimeler arasındaki ana fark, Osmanlı döneminde girmiÅŸ kelimelerin daha çok kültür kelimeleri; önceki devirde girenlerin ise, daha çok kavram kelimeleri oluÅŸlarıdır. Nitekim, Kakuk Zsuzsa 1977'de, bu yolda 'Macaristan'ın Türk Fethinden Kültür Kelimeleri' adıyla ikinci bir eser yayımladı. 87 Zsuzsa Kakuk, bu eserinde, Macarcaya Osmanlı döneminde girmiÅŸ 78 kültür kelimesini seçerek bu kelimeleri daha geniÅŸ ÅŸekilde tanıtmış ve bunların Macarcadan baÅŸka girdikleri diÄŸer Balkan dillerindeki ÅŸekillerini de vermiÅŸtir. Macar etimoloji sözlüğüne göre, Macarcaya Osmanlı döneminde giren kelimelerin sayısı 501'dir. Bu yayınlar arasında, Macarcadaki Türkçe unsurların sayıları konusunda epeyce farklar görülmektedir. Bu yüzden, bu unsurların saÄŸlıklı bir ÅŸekilde tespiti, daha uzun yıllar sürecek gibidir. 9. Türkçe-Fince Ä°liÅŸkileri Finliler, tarihin her devrinde bir veya birkaç Türk kavminin komÅŸuluÄŸunda yaÅŸamıştır. Bugün Hint-Avrupa dillerinin ortasında kalan Fince ve Macarca yanında, diÄŸer Ural dillerinden birini konuÅŸan halkların hepsi, Türk halklarına komÅŸu olarak yaÅŸamaktadır. 9.1. Türkçedeki Fince Unsurlar Bu konuda herhangi bir yayına rastlayamadık. 9.2. Fincedeki Türkçe Unsurlar 85 K. Pallo, Margit: Régi Török eredetü igéink, Studia Ural o-Altaica, Supplementum 1., Szeged 1982. 86 Kakuk, Zsuzsa: Recherches sur l’histoire de la langue osmanlie des XVI et XVII . siecles Les elements osmanlis de la langue hongroise, BOH XIX , Budapest 1973. 87 Kakuk, Zsuzsa: Cultural Words from the Turkish occupation of Hungary, Studia Turco-Hungarica, Tomus IV. Budapest 1977. Fince, Macarca ve Türkçenin çeÅŸitli sözlük ve gramer karşılaÅŸtırmaları yapan yayınlar hariç, hakkında yapılmış herhangi bir çalışmayı görmediÄŸimiz bu konuda Mustafa Öner, ÅŸunları söylemektedir: “Dil aileleri ÅŸemasında Ural-Altay dil ailesinin Altay kolunda duran Türkçe ile Ural kolunda duran Fincenin iliÅŸkisi ya da bu dillerin konuÅŸurları olan Türklerle Finlilerin komÅŸuluÄŸu konusunda ÅŸimdiye kadar yazılmış herhangi bir monografik çalışma yoktur. CoÄŸrafyası dolayısıyla Türkçenin daha çok kuzey koluyla iliÅŸkisi olan Finceden Türkçeye geçmiÅŸ herhangi bir söz bilinmezken, Fincenin Etimoloji Sözlüğünde 88 10 kadar Türkçe kelimenin Finceye alındığı belirtilmektedir. Bu çalışma Suomen kielen etymologinen sanakirja, “Suomalis-Ugrilainen Seura†Lexica Societatis Fenno-Ugricae XII,1-7, Helsinki, 1981-(SKES) adlı Fincenin etimoloji sözlüğünde belirlenen Türk dili ve diyalektlerinden alınmış sözlere dayanmaktadır. Bu sözlükte “Türk Dilleri†baÅŸlığı altında toplam 118 söze atıf kaydedilmiÅŸtir. Bu atıflar diyalektler düzeyinde sınıflandığında çıkan liste şöyle olmaktadır: VII cilt ve 2293 sayfa tutan bu Fince etimoloji sözlüğünde, Ä°ngilizce kökenli sadece 128 atıf bulunduÄŸu hesaba katılırsa, Türkçe alıntıların azımsanmayacak düzeyde olduÄŸu anlaşılabilir 89. 1980 yıllarında yayımlanan bu sözlük de, “Macarcanın Tarihsel Etimolojik Sözlüğü†gibi, yüzelli yıl kadar önce baÅŸlayan Fince ve Macarca gibi Ural dilleri ile Türkçenin sözlük ve gramerce karşılaÅŸtırılmalarını yasaklayan bir tutum içindedir. Bu sözlük de “Türkçedeki falan söz ile karşılaÅŸtırılamaz†gibi ifadelerle doludur; kısacası, bu sözlük de Macarların etimolojik sözlüğü gibi, yalnız Türkçe ile iliÅŸkilerini deÄŸil, bu iliÅŸkileri araÅŸtırmayı bile reddeden bir doÄŸrultudadır. Ä°nsan-varlık iliÅŸkilerini gerçekler dünyasındaki biçimleriyle deÄŸil de kafamızdaki biçimleriyle kurmaÄŸa çalışmanın, yani olgular karşısındaki dini ve ideolojik tutumun, gerçekler dünyasıyla bir iliÅŸkisi yoktur. Hep olanlar ve olmakta olanlar ile deÄŸil, olması gerekenler ile ilgilenirler, gerçek olgulara uyumlu görünmek amacıyla hulle yaparlar. Hrıstiyan olmalarına, yüzyıllar boyunca hrıstiyanlığa hizmet etmelerine raÄŸmen, papalığın gözünde ikinci sınıf hrıstiyan olmaktan bir türlü kurtulamayan bu Fin-Ogur kavimlerinin, bilim soÄŸuk kanlılığından uzak, hazırlıksız ve tamamen politik bir yaklaşımla baÅŸlattıkları “Turan Dilleri†görüşü, kolayca hırpalanıvermiÅŸti. Yüzelli yıl önce baÅŸlayan bu son derece masum bilim şüphesinin yolunun, yine politik endiÅŸelerle tıkanması, Budenz tarafından baÅŸarılmıştı 90. Budenz’in bu eseri, Türk Dil Kurumu Kütüphanesi’ne giren ilk kitap olarak “1†demirbaÅŸ numarasını taşımaktadır. Türkçe, bu diller ile binlerce yıl aynı coÄŸrafyada yaÅŸamış olmasına raÄŸmen, 6. yüzyıldan bu yana izleyebildiÄŸimiz Türkçe-Ä°slavca komÅŸuluÄŸu yüzünden Ä°slav dilleriyle bile bir ölçüde akraba olmuÅŸ iken, nedense, Türkçenin bu dillerle iliÅŸkisinin araÅŸtırılması bile, en azından, psikolojik baskı altındadır. Bugün, bir olgu olarak, “Fincenin Hint-Avrupa Unsurlarıâ€, “Islavcanın Türkçe Unsurları†adlı kitaplar yayımlanırken, tarih öncesi ve tarihsel devirlerde hep aynı coÄŸrafyayı paylaÅŸmış olmalarına raÄŸmen, Türkçe ile Ural dillerinin akrabalık ölçüsünün araÅŸtırılması, dediÄŸimiz gibi en azından psikolojik baskı altındadır. Bu yüzden, bugün, bu diller arasında doÄŸru dürüst sözlük bile yoktur; bugünkü turistik amaçlı sözlükler de eski sözlüklerin altındadır. 88 Suomen kielen etymologinen sanakirja, “Suomalis-Ugrilainen Seura†Lexica Societatis Fenno-Ugricae XII,1- 7, Helsinki, 1981 89 Öner, Mustafa: “Fincedeki Türkçe Sözlerâ€, Türkçenin Dünya Dillerine Etkisi, V. Lefke Edebiyat BuluÅŸması, s.? 90 Budenz, : Finn_ogur öszszehasalito szotar??? 10. Türkçe-Romence Ä°liÅŸkileri Romenler, diÄŸer Latin kavimleri gibi M.S. ilk bin yıl içinde ortaya çıkmış ve Trakyalı ataları olan Hint-Avrupa köklü “Daciaâ€lılar ile aynı bölgede yaÅŸamışlardır. Türklerin Romanya coÄŸrafyasındaki tarihleri ise eskilere dayanmaktadır. Eski Türk kavimlerinden olan Uzlar, Peçenekler, Kıpçaklar ve sonra daha birçok Türk boyu Karadeniz’in kuzeyinden geçip gelerek bugünkü Romanya coÄŸrafyasına yerleÅŸmiÅŸlerdir. XIII- XIV. yüzyıllarında Altın Ordu ve sonraki yıllarda da Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu hakimiyetine giren bölgede bu sebeple Türk nüfus yoÄŸunluÄŸu fazladır 91. 10.1. Türkçedeki Romence Unsurlar Bu konuda herhangi bir yayına rastlamadık. 10.2. Romencedeki Türkçede Unsurlar Türkçenin Romence ile iliÅŸkisinin ilk araÅŸtırılmaları Rusça ile iliÅŸkisinin araÅŸtırılmaÄŸa baÅŸlanmasından çeyrek yüz yıl sonrasına aittir. Bu konuda bilinen en eski çalışma, yukarıda da andığımız Slav dillerinin ilk etimoloji sözlüğünü hazırlayan ve Slavcadaki Türkçe unsurlar üzerindeki çalışmaları baÅŸlatan Franz Miklosich tarafından yapılmıştır 92. Aynı yıllarda, Lazar Å aineanu, Romen dilindeki Türkçe unsurları incelediÄŸi eserini 93 yayımlar. Bu araÅŸtırmalar, 1885-1900 yılları arasında, B. F. Hasdeu, F. Rudow ve T. Löbel tarafından sürdürülür. Theophil Löbel’in Romen dilindeki Türkçe, Arapça ve Farsça unsurları incelediÄŸi eseri 94 1894’te yayımlanır. L. Å aineanu, Romen dili ve kültüründeki oryantal etkiyi araÅŸtırdığı, özellikle de Türkçenin etkisinin kültür boyutlarını da tartıştığı üç ciltlik muhteÅŸem eserini 95 önce 1900 yılında Romence ve 1902 yılında da Fransızca olarak yayımlar. 3900 civarında Türkçe unsur barındıran bu çalışmalara dayanarak, Romanya dışında da birçok çalışma yapılmıştır ve yeni eserlerin ana kaynağı, Romanya’da yapılan bu çalışmalar olmuÅŸtur. 1927 yılında, Karl Lokotsch tarafından yayımlanan etimolojik sözlükte 96 ise 2235 madde başı bulunmaktadır. Bundan sonra 1960 yılında, Heine F. Wendt, Romencedeki Türkçe unsurları incelediÄŸi eserini yayımlar 97. Türkçeden alınan sözlerin alınma devirlerini de açıklamaÄŸa çalışan bu eserde, 1541 Türkçe söz irdelenmektedir. Bu çalışmalar dışında iki Türk araÅŸtırmacı 98 yaptığı çalışmalarda Romencedeki Türkçe söz sayısının 1700 ile 3000 arasında olduÄŸunu söylemiÅŸlerdir. Son olarak 2002’de Muammer Nurlu tarafından yayımlanan Romencede Türk Ä°zleri adlı eserde 99 Osmanlı döneminde Romenceye geçmiÅŸ yaklaşık 1200 söz listelenmiÅŸtir. 91, Mihail GuboÄŸlu, Romen Ulusunun Eski Türk Kavimleri Ä°le Ä°liÅŸkileri Hakkında, Ankara 1981. 92 G. KaraaÄŸaç, age., 133.s.’dan naklen: Franz Miklosich, Etymologisches Wörterbuch der Slavischen Sprachen. Wien 1886; Franz Miklosich, Die Frendwörter in den Slavischen Sprachen, Denkschrif ten der Kaiserlichen Akademia der Wissenchaften, Philosophisch - historiche Classe, XV. Wien 1867. 73-140.s.; Franz Miklosich, Die Türkischen Elemente in den südost-und osteuropaischen Sprachen (Griechisch, Albanisch, Rumunisch, Bulgurisch, Serbisch, Klain Russisch, Grobrussisch, Polnisch). I. Denkschriften der Kaiserlichen Akademie der Wissenschaften, Philosophisch - historische Classe, XXXVII. Wien 1884. 239 - 338 ; XXXV, Wien 1885. 105-192.; "nachtrag" I. XXXVII, Wien 1889, 1-88.s. II XXXVIII, Wien 1890. 1-70. 93 Lazar Å aineanu, Elemente turceÅŸti in limba romana, BucureÅŸti 1885. 94 Theophil Löbel, Elemente turcesti arabeti si persane in limba romana, Leipzig 1894. 95 L. Å ineanu: Influenta orientala asupra limbei Å£i culturei romane. Bucuresti 1900; L’influence orientale sur la langue et civilsation roumains, Paris 1902. 96 Karl Lokotsch, Etymologisches Wörterbuch der europaischen (germanischen, romanischen und slavischen) Wörter orientalischen Ursprungs, 1927; tekrar basım 1975. 97 Heine F. Wendt, Die türkischen Elemente im Rumänischen, Berlin, 1960. 98 M. GuboÄŸlu, Rumanya Türkolojisi ve Rumen Dilinde Türk Sözleri Hakkında Bazı AraÅŸtırmalar, XI. Türk Dil Kurultayında Okunan Bilimsel Bildiriler-1966, Ankara 1968, 265-272.s.; Kerim Altay, Türkçeden Romence’ye giren sözler-Romence’deki Türkçe Kelimeler, Erciyes, Nisan 1996, 220. S. , 1. s. 99 Muammer Nurlu, Romencede Türk Ä°zleri, Galati (Romanya), 2002. Türkçe-Romence iliÅŸkilerinin araÅŸtırılmasına Türkçe-Rusça iliÅŸkilerinin araÅŸtırılmaÄŸa baÅŸlanmasından çeyrek yüz yıl sonra baÅŸlanmıştır. Bu konuda bilinen en eski çalışma, Ä°slav dillerinin ilk etimoloji sözlüğünü hazırlayan 100 ve Ä°slavcadaki Türkçe unsurlar üzerindeki çalışmaları baÅŸlatan 101 Franz Miklosich tarfından yapılmıştır. 102 Bu araÅŸtırmalara 1984'te Theophil Löbel 'Romen Dilindeki Türkçe, Arapça ve Farsça Unsurlar' 103 adlı eseriyle ve 1900 yılında da L. Saineanu 'Romen Dilindeki ve Kültüründeki Oryantal Tesir' 104 adlı eseriyle katıldılar. Türkçe-Romence iliÅŸkileri konusundaki yayınları temin edemediÄŸimiz için affınızı dileyip Romenceye, Macarcaya ve Rusçaya deÄŸiÅŸik anlamlarda verdiÄŸimiz bir kelimemizin ilgi çekici macerasından kısaca bahsederek bu konuyu kapamak istiyoruz: Tü. obrak / ofrag 'eski, yıpranmış; eski elbise'> Mac. apró 'ufak', apróság, aprópénz 'bozuk para'; aynı kelime Romence’ye geçer: Rom. oprêg 'sırta alınan saçaklı dokuma' > Mac. oprég 'Romen kadınların bilinen elbisesi' ve yine aynı kelime Rusçaya taşınır: ovrag 'yar, vâdi, dere'. 105 11.Türkçe-Bulgarca Ä°liÅŸkileri Bugün ancak adları Türkçe kalan, ama bir zamanlar dilleri de Türkçe olan Bulgar halkı Karadeniz çevresi ve Balkanlarda bir çok yeri adlandırmışlar ve Türkçe konuÅŸtukları süre içinde baÅŸka kavimlerin boylarını da etkilemiÅŸlerdir. Bulgar Türkçesinin Slav dillerine, Romenceye ve Macarcaya yaptığı katkı, küçümsenemeyecek seviyededir. M.S. 1000’li yıllardan itibaren ise tamamen Slav dili konuÅŸan bir halk haline gelen Bulgarların yeni dili olan Bulgar Slavcasından Türkçeye ancak çete, gocuk, kuluçka gibi bir kaç söz geçmiÅŸtir 106. SlavlaÅŸtıkları tarihlerden günümüze kadar sürekli olarak Türk kavimleriyle komÅŸuluk yaÅŸayan ve 14. yy. baÅŸlarından 20. yy. baÅŸlarına kadar da Osmanlı Devletinin bir parçasını oluÅŸturan Bulgarlar ve Bulgarca, tıpkı diÄŸer Slav dilleri veya Arnavutça ve Ermenice gibi Türkçenin derin etkisi altında kalmıştır. Bu etki, Arnavutça ve Ermenicede olduÄŸu gibi yalnızca sözlük düzleminde kalmamış, gramer düzleminde de olmuÅŸtur, dolayısıyla, bugünkü Bulgar grameri, Türkçenin bir çok ekini de barındırmaktadır. 11.1.Türkçedeki Bulgarca Unsurlar Bulgarların yeni dili olan Bulgar Slavcasından Türkçeye ancak çete, gocuk, kuluçka gibi bir kaç söz geçmiÅŸtir. 11.2.Bulgarcadaki Türkçe Unsurlar Bulgarcadaki Türkçe unsurlarla ilgili olarak, Bulgar yazar Ä°van Vazov, 1850’lerde şöyle demiÅŸti: “şehirlerimizde konuÅŸulan dil neredeyse yarı Türkçe idi†107. Bulgarcadaki Türkçe etkisinin son yıllardaki en büyük araÅŸtırmacısı olan ve geçen yıl kaybettiÄŸimiz Alf Grannes, bu etkinin derinliÄŸi hakkında ÅŸunları yazmaktadır: “Büyük Bulgar ÅŸair ve yazarı Petko R. Slavejkov’un Bulgarcada kullanılan 10.000 civarında Türkçe sözden oluÅŸan bir sözlük 100 Miklosich, Franz: Etymologisches Wörterbuch der Slavischen Sprachen. Wien 1886. 101 Miklosich, Franz: Die Frendwörter in den Slavischen Sprachen. Denkschrif ten der Kaiserlichen Akademia der Wissenchaften, Philosophisch - historiche Classe, XV. Wien 1867. 73-140.s. 102 Miklosich, Franz: Die Türkischen Elemente in den südost-und osteuropaischen Sprachen (Griechisch, Albanisch, Rumunisch, Bulgurisch, Serbisch, Klain Russisch, Grobrussisch, Polnisch). I. Denkschriften der Kaiserlichen Akademie der Wissenschaften, Philosophisch - historische Classe, XXXVII. Wien 1884. 239 - 338 ; XXXV, Wien 1885. 105-192.; "nachtrag" I. XXXVII, Wien 1889, 1-88.s. II XXXVIII, Wien 1890. 1-70. 103 Löbel, Theophil: Elemente, turcesti arabeti si persane in limba romana. Leipzig 1894. 104 Sineanu. L.: Influenta orientala asupta limbei ÅŸi culturei romane. Bucuresti 1900. 105 Bakos, Ferenc: A Magyar Szokészlet Roman Elemeinek Története, Budapest 1982. 560 s. ve Åžipova, E. N. a.g.e. 106 Hasan Eren, Bulgarlar ve Türk Dili, Türk Dili, S.: 508, Aralık 1985, 393-406.s. 107 Alf Grannes, Turco-Bulgarica, Articles in English and French concerning Turkish influence on Bulgarian, Wiesbaden 1996, 5.s. hazırladığını biliyoruz. Ne yazık ki bu sözlük hiç bir zaman basılmadı ve biz, bugün, A. Åžkalyic’in hazırladığı, Sırp-Hırvatçadaki 8.742 Türkçe sözü içeren sözlüğüyle karşılaÅŸtırılabilecek bir sözlükten mahrumuz†108. 1934 yılında Bulgarcadaki -lık, -çı ve -lı ekli 2000 civarındaki Türkçe sözün listesini yayımlayan B. Conev hakkında ise A. Grannes ÅŸunları söylemektedir: “Profesör B. Conev’in Bulgarcadaki Türkçe sözlerin küçük bir bölümünü listelediÄŸi açıktır. B. Conev, Bulgarcadaki Türkçe sözleri -lık, -çı ve -lı eki taşıyanlarla sınırlandırmıştır. Aslında, bu ekleri taşıyan sözlerin tamamını bile listelemiÅŸ olsaydı, bu sayı iki katına çıkabilirdi!†109. 1998 tarihinde yayımlanan Bulgarcadaki Yabancı Sözler Sözlüğünde 110 3548 söz, Türkçe olarak gösterilmiÅŸtir. Kısacası, Bulgarcada en az 3500 kadar sözün Türkçe olduÄŸunu rahatlıkla söyleyebiliriz. 12.Türkçe-Sırp-Hırvatça Ä°liÅŸkileri Ä°slav dillerindeki Türkçe unsurlarla ilgili ilk çalışmalar, 1850'lerde baÅŸlamıştır ve günümüzde de sürmektedir. Bu konudaki çalışmalar, burada sayamayacağımız kadar çoktur. 111 Önce Rusların, daha sonra da Güney Ä°slavlarının dilleri üzerinde baÅŸlayan bu çalışmaların meyvelerini derli toplu birer sözlük halinde Elizaveta Nikolaevna Åžipova'nın ve Abdullah Skaljic'in eserlerinde bulabiliriz. 112 12.1.Türkçedeki Sırp-Hırvatça Unsurlar Türkçedeki Sırp-Hırvatça unsurların monografik bir çalışması yoktur. Türkçedeki Ä°slavca unsurları konu edinen çalışmalarda, zaman zaman sözlerin Sırp-Hırvatçadaki biçilerine de deÄŸinilmiÅŸtir. 12.2.Sırp-Hırvatçadaki Türkçe Unsurlar Yukarıda da söylendiÄŸi gibi Slav dillerindeki Türkçe unsurlarla ilgili ilk çalışmalar, 1850'lerde baÅŸlamış ve günümüze dek süre gelmiÅŸtir. Bu konudaki çalışmalar, burada sayamayacağımız kadar çoktur. Slav dillerinden olan Sırp-Hırvatçadaki Türkçe kelimeler de bir sözlük halinde yine Abdullah Åžkaljic'in eserinde yer alır 113. Åžkaljic'in eseri ise, Güney Ä°slavlarının, Sırp-Hırvat dillerinin Türkçe unsurlarını konu edinir. Diller arası alıntılar konusunda dünyanın en ilgi çekici eseri olarak kabul edilen Åžkaljic'in sözlüğünde, 6878 deÄŸiÅŸik anlamda 8742 kelime yer almaktadır. Sözlüğünün başına kısa bir fonetik ve morfolojik açıklama ekleyen ve Türkçenin bütün Balkan dillerine verdiÄŸi bazı ek ve yapıları deÄŸerlendiren Åžkaljic, yine sözlüğünün giriÅŸinde, bu kelimeleri 38 ayrı grupta konularına göre sınıflandırmıştır. 114 13.Türkçe-Lehçe Ä°liÅŸkileri 108 age., 6-7.s. 109 age., 6.s. 110 Ä°van Gaberov, Reçnik na Çujdite Dumi v Bılgarskiy, Sofia, 1998. 111 Bu çalışmaların bibliyografyası için bkz.: Poppe, N.: Introductian to Altaic Linguistic, Wiesbaden 1965, 165-176.s. Poppe, N.Jr.: Studies of Turkic loan words in Russian, Wiesbaden 1971. 112 Åžipova, E.N.: Slovar Tyurkizmov v Russkom yazıke, Alma-Ata 1976, 444 s. Skaljic, A.: Turcizmi u Srpskohrvatskom-Hrvatskosrpskom jeziku, Sarajevo 1985, 662 s. 113 A. Skaljic, age. 114 Skaljic, A.: a. g. e. Rus, Sırp-Hırvat, Çek, Slovak ve Leh dilleri gibi, bir Ä°slav dili olarak, Ukrancadaki Türkçe unsurlarla ilgili ilk çalışmalar, 1850'lerde baÅŸlamıştır ve günümüzde de sürmektedir. Bu konudaki çalışmalar, burada sayamayacağımız kadar çoktur 115. 13.1. Türkçedeki Lehçe Unsurlar Türkçedeki Ukranca unsurların monografik bir çalışması yoktur. Türkçedeki Ä°slavca unsurları konu edinen çalışmalarda, zaman zaman sözlerin Ukranca biçilerine de deÄŸinilmiÅŸtir. 13.2. Lehçedeki Türkçe Unsurlar ÇeÅŸitli Ä°slav dillerindeki Türkçe unsurları konu edinen çalışmalarda, sözlerin Lehçedeki biçimlerine de temas edilir. Bilhassa Fasmer ve Doerfer, Türkçe sözlerin Lehçedeki biçimlerine de iÅŸaret derler. Monografik bir çalışmanın bulunmadığı bu konuda, Tadeusz Majda ÅŸunları sözlemektedir: “Türk halklarının Slav kabileleri (sonradan Polonyalılar diye adlandırılan Slav kabileleri dahil) ile asırlarca süren münasebetleri, Slav dillerini daha ilk geliÅŸme aÅŸamalarında etkiledi. Son yıllarda bu etkileÅŸim, araÅŸtırmacıların ilgi odağı olmuÅŸtur. Yapılan incelemeler neticesinde Slav dillerinin geliÅŸmesi ve bu süreç üzerindeki Hun, Protobulgar ve Avarların etkisi ile ilgili yeni bilgiler ortaya çıkarılmaktadır. Adı geçen kabilelerin konuÅŸtukları dilin Türk dil grubu mensubu olduÄŸu kabul edilir. DiÄŸer Slav dilleri gibi 5.-6. yüzyılda ÅŸekillenmeye baÅŸlayan Leh dili de, Türk dillerinin yoÄŸun etkisi altında kaldı. Kelime daÄŸarcığındaki Türkçe alıntıları tespit etmek ne kadar kolaysa, fonetik ve morfolosini tespit etmek de o kadar zor. H. Galton’un “Der Einfluss des Altaischen auf die Entstehung des Slawischen, (Wiesbaden 1997)†adlı yeni çalışmasında genel Slav dili için yaptığı incelemelere benzer çalışmaların Leh dili için yapılması gerekmektedir.†116 14.Türkçe-Çekçe Ä°liÅŸkileri Rus, Sırp-Hırvat, Ukran, Slovak ve Leh dilleri gibi, bir Ä°slav dili olarak, Çekçedeki Türkçe unsurlarla ilgili ilk çalışmalar, 1850'lerde baÅŸlamıştır ve günümüzde de sürmektedir. Bu konudaki çalışmalar, burada sayamayacağımız kadar çoktur 117. 14.1.Türkçedeki Çekçe Unsurlar Türkçedeki Ukranca unsurların monografik bir çalışması yoktur. Türkçedeki Ä°slavca unsurları konu edinen çalışmalarda, zaman zaman sözlerin Çekçe biçilerine de deÄŸinilmiÅŸtir. 14.2.Çekçedeki Türkçe Unsurlar ÇeÅŸitli Ä°slav dillerindeki Türkçe unsurları konu edinen çalışmalarda, sözlerin Ukranca biçimlerine de temas edilir. Çekçedeki Türkçe unsurları konu edinen monografik bir yayın bulunmasa da, F. Miklosish her iki eserinde de ara sıra, K. Lokotsch ise sık sık, Türkçeden alınma sözlerin Çekçedeki biçimlerini de vermeÄŸe çalışmışlardır. Fasmer, sözlerin Rusça biçimleri yanında Çekçedeki biçimlerini de verir. Türkçe unsurların bir kısmı da Çekçeye Macarca yoluyla taşınmıştır ve bu konu yeni yeni çalışılmaktadır. 1957 yılında, Çek ve Slovak dillerinin söz varlığı üzerindeki çalışmaların henüz baÅŸlangıç safhasında olduÄŸunu belirten J. Blaskoviç, “Çek Dilinin Kök Sözlüğü†adlı eserde yalnızca 32 sözün Türkçe kaynaklı gösterildiÄŸini; fakat bunların da doÄŸru tespit edilmediÄŸini ve doÄŸru anlamlandırılmadığını ifade eder 118. J. Blaskoviç, bu yirmi sayfalık yazısında, Çek dilinde kullanılan ÅŸahıs adı, soyadı, yer ve kavim adı gibi 27 özel ad ile Türkçeden Çekçeye 115 Poppe, N.Jr.: Studies of Turkic loan words in Russian, Wiesbaden 1971. 116 Majda, Tadeusz: “Leh Dilinde Protobulgarca, Kıpçakça ve Osmanlıcadan Sözcük Alıntılarına Genel bir bakışâ€, 4. Uluslararası Türk Dili Kurultayı, ÇeÅŸme 2000. 117 Poppe, N.Jr.: Studies of Turkic loan words in Russian, Wiesbaden 1971. 118 Blaskoviç, J.: “Çek Dilinde Türkçe Kelimeler“, geçmiÅŸ 248 sözü irdeler ve yazısının sonunda ÅŸunları söyler: “Bugün Çek dilinin Türk kökünden gelen unsurları üzerine söyleyebileceklerimiz kısaca bunlardan ibarettir. Bu kısa yazı bile Türk kavimlerinin ve bilhassa Osmanlı Türklerinin Orta-Avrupa kavimlerine yaptıkları kültür tesirinin ne kadar geniÅŸ olduÄŸunu göstermeÄŸe yeter. Bu araÅŸtırma objektif bir ÅŸekilde gerçekliÄŸi ortaya çıkarmakta ve Türk kavimlerini ve kültürlerini elveriÅŸsiz bir açıdan gören eski ve yanlış görüş ve iddialara son vermektedir†119 15.Türkçe-Ä°talyanca Ä°liÅŸkileri OÄŸuz Türkleri Anadolu'ya gelmeden çok önce, belki OÄŸuzların bir kısmının da katıldığı baÅŸka Türk kavimleri, Karadeniz'in kuzey sahillerinde ve Balkanlar'da idiler ve buralarda çeÅŸitli devletler kurmuÅŸlardı. Periskop, Theofanis, Menandros gibi Bizans ve Ä°bni Rüste, Gardizî gibi Arap tarihçileri, bu bölgede, Hun, Saragur, Ugor, Onogur, Avar, Bulgar, Peçenek, Hazar, vs. gibi çeÅŸitli Türk kavimlerinden bahsederler. 120 Bu kavimlerin dilleri ile o devirlerin Grekçe ve Lâtincesi arasında olup bitenler konusunda hiçbir çalışma yapılmamıştır. Bu iliÅŸkiler konusunda yapılan tek ÅŸey, Bizans kaynaklarındaki bu kavimlerle ilgili tarih verilerinin ve bunlara baÄŸlı olarak geçen özel adların derli toplu bir yayınından ibarettir; bu kavimlerin dilleri ile Grekçe ve Lâtince arasındaki alıntılar söz konusu bile edilmemiÅŸtir. 121 8. ve 9. yüzyıllarda, ortodoks DoÄŸu Roma zayıflamış, Ön Asya’daki ticaret hayatı, baÅŸta Venedikliler olmak üzere, Cenovalılar, Sicilyalılar, Pizzalılar ve Floransalıların eline geçmiÅŸti. Bu ÅŸehir devletleri ile ve bazen de papalığın kışkırtmaları üzerine bu ÅŸehir devletlerinin ordularına katılmalarla oluÅŸmuÅŸ Haçlı orduları ve Haçlı donanmalarıyla Türkler arasındaki egemenlik ve çıkar kavgaları, dünya tarihinin önemli bir bölümünü oluÅŸturmuÅŸ ve bugün de bu kavgalar, papalık-hahamlık ittifakı yüzünden günden güne daha acımasız bir hal alarak sürüp gitmektedir. Sözü edilen ÅŸehir devletlerine katılan Kuzey Ä°talya’daki diÄŸer ÅŸehir devletleri, 1849 yılında, bir yandan da Ä°talya’daki iktidarını bu devletlere de kaptırma endiÅŸesi içindeki papalığın şüpheli desteÄŸi ile Avusturya egemenliÄŸine baÅŸ kaldırırlar ve nihayet bu 11 ÅŸehir devleti, 1861 yılında Ä°talya BirleÅŸik Krallığını kurarlar. Bu tarihlerden itibaren, aralarında bir yabancı dil gibi kullandıkları orta Ä°talyadaki Toscana bölgesinin dilini esas alan bugünkü Ä°talyanca doÄŸar. Türklerin savaÅŸlar dışındaki iliÅŸkileri, daha çok Venedikliler ve Cenovalılar ile olduÄŸu için, Türkçenin de genellikle Venedik ve Cenova Lehçeleriyle iliÅŸkisi olmuÅŸtur. 15.1.Türkçedeki Ä°talyanca Unsurlar Ankara Ãœniversitesi Dil-Tarih ve CoÄŸrafya Fakültesinde hazırlanmış ve henüz yayımlanmamış bir doktora tezine göre, Türkçedeki Ä°talyanca sözlerin sayısı 523’tür 122. Bu sözlerden baldıran, baraka, borsa, çapa, kalçın, poÄŸaça, tapa ve toka sözlerinin Ä°talyacadan Türkçeye geçmiÅŸ sözler olarak deÄŸerlendirilmeleri yanlıştır. 1988 yılında, “İtalyanca ve Yunanca Kaynaklı Türkçe Denizcilik Terimler.†adlı eser yayımlanır 123 15.2.Ä°talyancadaki Türkçe Unsurlar Durdu Kundakçı’nın yukarıda belirttiÄŸimiz ve henüz yayımlanmamış doktora tezine göre, Ä°talyancadaki Türkçe sözlerin sayısı 146’dır 124. 119 Blaskoviç, J.: a.g.e., s. 110. 120 Györffy, György: A magyarok elödeiröl és a honfoglalasrol. Budapest 1975. 121 Moravcsik, Gyula: Byzantinoturcica I - II. Berlin 1958. 122 Kundakçı, Durdu: Ä°talyancadan Türkçeye ve Türkçeden Ä°talyancaya GeçmiÅŸ Sözcükler, Ankara 1977, (basılmamış doktora tezi) 123 Kahane, R. ve H., Tietze, A.: The Lingua Franca in the Levant, Turkish Nautical Terms of Ä°talian and Greek Origin, Ä°stanbul 1988. 124 Kundakçı, Durdu: a.g.e. 16.Türkçe-Arnavutça Ä°liÅŸkisi Türklerin Arnavutlarla iliÅŸkisi, yukarıda deÄŸinilen diÄŸer Balkan halkları gibi Türk boylarının Karadeniz’in kuzeyinden geçip Balkanlara ilerlemesi tarihi kadar eski olsa da yoÄŸun iliÅŸkiler Osmanlı döneminde olmuÅŸtur. 16.1.Türkçedeki Arnavutça Unsurlar Bu konuda yapılmış bir çalışma görmedik. 16.2.Arnavutçadaki Türkçe Unsurlar Arnavutçadaki Türkçe unsurlarla ilgili çalışmalar, Slav dillerindeki Türkçe unsurlar üzerine çalışmaların baÅŸladığı XIX. yüzyılın ikinci yarısında baÅŸlar. Bu konudaki ilk çalışma, yine Franz Miklosich tarafından yapılan çalışmadır 125. Ardından Gustav Meyer Arnavutçanın etimoloji sözlüğünde 126 Türkçe kelimeleri göstermiÅŸtir. Eserinin giriÅŸinde, G. Meyer ÅŸunları açıklamaktadır: “Benim bu sözlüğümde 5140 madde başı bulunmaktadır. Bunlardan 1420 tanesi eski Romence mirası (Miklosisch’e göre bu sayı: 930), 540 tanesi Ä°slavca (Miklosich’e göre bu sayı: 319), 1180 tanesi Türkçe, 840 tanesi Yunanca, 400 tanesi eski indogermen dillerindendir ve 730 tanesinin kaynağı belli deÄŸildir 127 Gyula Németh, “Arnavutçadaki Türkçe Ä°zleri†adlı doyurucu yazısını 1961 yılında yayımlar 128. Dilaver Berberi, Arnavutçadaki Türkçe sözleri fonetik ve morfolojik açıdan deÄŸerlendirdiÄŸi doktora çalışmasını 1964'te tamamlar 129. “Arnavutçanın karşılaÅŸtırmalar yapacak kadar bol metni bulunmadığı için bu konuda ancak eÅŸ zamanlı bir çalışma yapabildiÄŸini†belirten D. Berberi 130, bu çalışmasında Arnavutçadaki Türkçe sözleri ses ve biçim açısından incelemiÅŸtir. Bu çalışmadan on yıl kadar sonra, Norbert Boretzky, Arnavutçadaki Türkçe etkisini iki cilt halinde yayımlar 131. Birinci ciltte Arnavutçadaki Türkçe sözlerin ses deÄŸiÅŸmeleri ile Arnavutçada kullanılan Türkçe ek ve yapılar incelenir. Ä°kinci cilt sözlüktür. Bu sözlükte, varyantlarıyla birlikte 4078 madde yer alır. Ayrıca Arnavutçanın çeÅŸitli ağızlarında kullanılan Türkçe sözler ise, yine varyantlarıyla birlikte, 585’tir. 1998 yılında Vladimir E. Orel tarafından yayımlanan “Arnavutça Etimolojik Sözlükâ€â€™te, yalnızca 53 söz Türkçe kaynaklı gösterilmiÅŸtir 132. G. Meyer, J. Norbert, M. Fasmer ve E. Hamp’ın bu konuda çalıştıklarını ve eserler verdikleri belirten V. E. Orel, “düzinelerce sözün kendi eserinde yeni etimolojik açıklamalara kavuÅŸtuÄŸunu†vurgulayarak, kendi sözlüğünün “Arnavutçanın prehistoryasına belirli bir bakış açısıyla bakmaÄŸa dayandığını†ifade 125 Franz Miklosich, Die Türkischen Elemente im den südost-und osteuropaischen Sprachen (Griechisch, Albanisch, Rumunisch, Bulgurisch, Serbisch, Klain Russisch, Grobrussisch, Polnisch). I. Denkschriften der Kaiserlichen Akademie der Wissenschaften, Philosophisch - historische Classe, XXXVII. Wien 1884. 239 - 338 ; XXXV, Wien 1885. 105-192.; "nachtrag" I. XXXVII, Wien 1889, 1-88.s. II XXXVIII, Wien 1890. 1-70. 126 Meyer, Gustav: Etymologisches Wörterbuch der albanischen Sprache, Strassburg, 1891. 127 Meyer, G. (1891): a.g.e., s. IX. 128 Németh, J.: “Traces of Turkish Language in Albania†, AO 13 (1961), s. 9-29 129 Berberi, Dilaver: Phonological and Morphological Adaptation of Turkish Loanwords in Contemporary Albanian Geg Dialect of Kruja: A Synchronic Analysis, Ä°ndiana University, 1964, 253 s. (Basılmamış doktora tezi). 130 Berberi, D.: a.g.e., s. 4. 131 Boretzky, Norbert: Der türkische Einfluss auf das Albanische, Teil 1: Phonologie und Morphologie der albanische Turzismen, Wiesbaden 1975, 279 s.; Der türkische Einfluss auf das Albanische, Teil 2: Wörterbuch der albanischen Turzismen, Wiesbaden 1976, 224 s. 132 Orel, Vladimir E.: Albanian Etymological Dictionary, Leiden 1998, 670 s. etmektedir. Yazılı belgeleri iki yüzyıldan eski olmayan bir dilin “protoâ€su peÅŸinde koÅŸtuÄŸunu, asıl amacının Proto-Arnavutçayı kurmak olduÄŸunu bildiren ve elinde tek belge olmaksızın, Arnavutların m.ö. 3. yüzyılda terkettikleri Karadeniz’in kuzeyinde, Dacialıların ülkesinde ve Karpatlar’da dolaşıp duran V. E. Orel, pek çok Türkçe sözü de Ä°slav kaynaklı göstermekte, Arnavutçadaki birçok Ä°talyanca, Grekçe, Romence, Makedonca ve Sırp-Hırvatça sözü de sözlüğüne almadığını açıkça söylemektedir 133. Sonuçta dış dünyada deÄŸil, yazarın zihninde oluÅŸan ve kendisinin de dediÄŸi gibi “kurgusal†bir sözlük ortaya çıkmış ve yazarın pek sık kullandığı “Indo-European†sözü çerçevesinde amacına hizmet etmeÄŸe baÅŸlamıştır. “Kurguâ€ları bir kıyıya bırakıp “olguâ€lara ve gerçeklere tekrar dönersek, eski bir bölünmeyi temsil eden Ermeni, Arnavut ve Gürcü dillerini Hint-Avrupa dil grubuna dahil etmekte bugün büyük güçlükler yaÅŸanmaktadır. Bunun baÅŸlıca sebebi ise, Türkçenin bu dillere etkisinin, sadece sözlük temelinde kalmayıp, tıpkı güney Ä°slavcası, Bulgarca, Makedonca, Romence ve Yunancada olduÄŸu gibi, gramer ve söz dizimi düzlemine de sıçramış olmasıdır 134. Nitekim Arnavutçadaki Türkçe kaynaklı ek ve yapılar, birçok yazıya konu olmuÅŸtur. 1972 yılında, Hasan KaleÅŸi, bu konuda monografik bir çalışma yapmış 135 ve 1975 yılında da yukarıda ifade ettiÄŸimiz gibi Norbert Boretzky, “Arnavutçadaki Türkçe Etkisi†adlı çalışmasının birinci cildini bu konuya ayırmıştır. Bu çalışmalarda da görüldüğü gibi, Türkçe çokluk eki ile sıfat ekleri (-li; -siz), kavram eki (-lik), meslek eki (-çi), eÅŸitlik eki (-çe), küçültme eki (-çik), bu ekleri taşıyan birçok Türkçe sözün Arnavutçaya girmesi, Arnavutçanın dil ve düşünce düyasında bir gramer kategorisi oluÅŸturmuÅŸ ve bu ekler, Arnavutça kelimelere de getirilmiÅŸtir. 17.Türkçe-Yunanca Ä°liÅŸkileri OÄŸuz Türkleri Anadolu'ya gelmeden çok önce, belki OÄŸuzların bir kısmının da katıldığı baÅŸka Türk kavimleri, Karadeniz'in kuzey sahillerinde ve Balkanlar'da idiler ve buralarda çeÅŸitli devletler kurmuÅŸlardı. Periskop, Theofanis, Menandros gibi Bizans ve Ä°bni Rüste, Gardizî gibi Arap tarihçileri, bu bölgede, Hun, Saragur, Ugor, Onogur, Avar, Bulgar, Peçenek, Hazar, vs. gibi çeÅŸitli Türk kavimlerinden bahsederler. 136 Bu kavimlerin dilleri ile o devirlerin Grekçe ve Lâtincesi arasında olup bitenler konusunda hiçbir çalışma yapılmamıştır. Bu iliÅŸkiler konusunda yapılan tek ÅŸey, Bizans kaynaklarındaki bu kavimlerle ilgili tarih verilerinin ve bunlara baÄŸlı olarak geçen özel adların derli toplu bir yayınından ibarettir; bu kavimlerin dilleri ile Grekçe ve Lâtince arasındaki alıntılar söz konusu bile edilmemiÅŸtir. 137 Türkçenin Yunanca ile iliÅŸkisi, eski devirler ve Bizans üzerinden gerçekleÅŸmiÅŸ sınırlı iliÅŸki bir kıyıya bırakılırsa, 11. yüzyıldan 1920’lere kadar sürmüştür 138. 17.1.Türkçedeki Yunanca Unsurlar Türkçedeki Yunanca unsurları araÅŸtıran çalışmalar, K. Miklosich’in eserinden bir kaç yıl sonra baÅŸlamıştır. Gustav Meyer 139 ve K. Krumbacher’in 140 eserleri aynı yıl içinde, 1893’te 133 Orel, V. E.: a.g.e., s. IX-XIII. 134 Berberi, D.: a.g.e., s. 4. 135 KaleÅŸi, Hasan: “Arnavut Dilinde Kullanılan Osmanlıca-Türkçe Eklerâ€, Bilimsel Bildiriler (TDK), Ankara 1972, s. 141-149. 136 Györffy, György: A magyarok elödeiröl és a honfoglalasrol. Budapest 1975. 137 Moravcsik, Gyula: Byzantinoturcica I - II. Berlin 1958. 138 Pavlos Georgidas, Die lautlichen Veränderungen der türkischen Lehnwörter im Griechhischen, Münih 1974. 139 G. Meyer, Die Griechischen und Romanischen Bestandteile in Wortschatze des Osmanisch-Türkischen, Viyana 1893. 140 K. Krumbacher, Zy den Griechischen elemente in Arabischen und Türkischen, Byzant Zeitschrift, 2, 1893. yayımlanır. Bu çalışmaları, A. Papadopoulos’un 1932 yılında yayımlanan Türkçedeki Yunanca sözleri incelediÄŸi eseri 141 izlemiÅŸtir. Yunancadaki Türkçe unsurlar konusu kadar ilgi çekmemiÅŸ görünen Türkçedeki Yunanca unsurlar konusu, daha sonra, bilhassa A. Tietze tarafından etraflıca çalışılmıştır 142. Tietze bu çalışmasında 347 sözü incelemiÅŸtir. 1960 yılında Yunancadaki Türkçe unsurlar üzerine çalışan Konstantinos Kukkidis ise 900 Yunanca sözün Türkçeye alındığını kaydeder 143. Bütün bu çalışmalardan sonra, Christos Tzitzilis, 1987 yılında yayımladığı eserinde, Türk yazı diline veya ağızlarına Yunancadan geçmiÅŸ 597 sözü incelemiÅŸtir 144 17.2.Yunancadaki Türkçe Unsurlar Yunancadaki Türkçe unsurlardan ise ilk defa söz eden ve bu sözleri listeleyen ilk kiÅŸi F. Miklosich’tir. Daha sonra G. Meyer ve L. Rouzevalle 145 de bu konuda çalışmışlardır. Kıbrıs Türk aydınlarından Hüseyin Åžafi Alpay, Kıbrıs Rumcasındaki Türkçe sözlerin Ä°ngilizce anlamlarından oluÅŸan kitapçığını 1937’e Larnaka’da yayımladı 146 ve 1940 yılında bizlere daha hacimli ve daha ayrıntılı bir kitap vadetmesine raÄŸmen, bu iÅŸini Kıbrıs’ın kargaÅŸa ortamında bitiremedi. Bu çalışmada 402 Türkçe söz yer almaktadır. Bu çalışmalardan sonra, Konstantinos Kukkidis, 1960 yılında Atina’da çalışmalarını yayımlar 147. Bu çalışmaların sonuçları, sonraki yıllarda ses ve anlamca inceleme altına alınır ve 1974 yılında Pavlos Georgidas tarafından Münih Devlet Ãœniversitesinde hazırlanan ve gecikmeli olarak daha sonra yayımlanan doktora tezi, Yunancadaki Türkçe unsurları ses bakımından inceler 148. Yunancadaki Türkçe unsurların sayısı, K. Kukkidis’e göre 3000 ve P. Georgidas’a göre ise 1968’dir. 1988 yılında ise Ä°.T.Pambukis, ÇaÄŸdaÅŸ Yunan Dilinin Türkçe söz varlığını incelediÄŸi eserini 149 Atina’da yayımladı. 1994’te Konstantinos Giagkoullis, Kıbrıs Rum diyalektinin etimolojik sözlüğünü LefkoÅŸa’nın Rum kesiminde yayımlar 150 . Bu sözlükte, 1520 Türkçe söz yer almaktadır. Son olarak 1998 yılında Ankara Ãœniversitesinde, Evangelia Ahladi tarafından hazırlanan yüksek lisans çalışmasında 151 Yunancadaki Türkçe unsurlar ile Türkçedeki Yunanca unsurlar, gösterdikleri ses ve anlam deÄŸiÅŸiklikleri içinde ele alınmıştır. Türkçenin bu dillerden baÅŸka Fransızca, Almanca ve Ä°ngilizce ile iliÅŸkileri olmuÅŸtur; ancak bu konularda yapılmış çalışmalar yetersizdir. Bu konuda tutarlı ve gerçekçi bir çalışma yapabilmek için, Türkçenin öteki komÅŸularına oranla daha yeni devirlerde doÄŸmuÅŸ olan bu genç dillerin Türkçe ile iliÅŸkilerinin araÅŸtırılması kadar, eski Latin, Grek ve Germen dilleriyle iliÅŸkilerinin de incelenmesi gerekmektedir. Türkçenin bu genç komÅŸuları ile iliÅŸkileri 141 A. Papadopoulos, Da ek tis Ellinikis daneia tis Tourkikis, Atina, 1932. 142 Andreas Tietze, Einige weiteregriechische Lehnwörter im anatolischen türkischen, Nemeth ArmaÄŸanı, Ankara 1962, 373-388 s.; Die formalen Veränderungen an neueren europäischen Lehnwörter der mittelgriechischen Lehnwörtern im türkischen, Oriens V, 230-268 s.; Griechischen Lehnwörtern im anatolischen türkischen, Oriens VIII (1995), 204-257 s. 143 Konstantinos Kukkidis, Elnikon Lekson Paragomenon ek dis Turkilis Glosis, Atina, 1960. 144 Tzitzilis, Christos, Griechische Lehnwörter im Türkischen (mit besonderer berücksichtigung der anatolischen dialekte), Viyana 1987, 201 s. 145145 Les emprunts turcs dans la grec vulgaire de Roumélie et spécialement d’Adrianople, Paris 1912. 146 Alper, Hussein Shafi, Alper’s Vocabulary, Larnaca 1938, 20 s. 147 Konstantinos Kukkidis, age. 148 Pavlos Georgidas, Die lautlichen Veränderungen der türkischen Lehnwörter im Griechhischen, Münih 1974 149 Ä°.T.Pambukis, Tourkikis lezeis stin Elliniki, Atina, 1988. 150 Giagkoullis, Konstantinos, Leksiko Etimologiko kai ermnieütiko tis kupriakis dialektoi, Strovolos-LefkoÅŸe 1994, 186 s. 151 Evangelia Ahladi, Ödünçleme Süreci ve Dilbilimsel Görünümleri: Tütkçe ve Yunancada Ödünçlemeler, Ankara, 1998, A.Ãœ. Sosyal Bilimler Enstitüsü, basılmamış yüksek lisans tezi. konusunda az sayıda birkaç çalışma söz konusudur. Süleyman Yıldız’ın doktora çalışmasına göre Almancada 166 Türkçe söz vardır. Ä°ngilizcede ise Gatenby’e göre 247 152, Ä°rek Bikkinin’e göre 800 civarında Türkçe söz yer almaktadır. 152 Gatenby, E. V.: “Material for a study of Turkish Words in English“, A.Ãœ. Dil ve Tarih-CoÄŸrafya Fakültesi Dergisi XII, 1954, s. 90.